Deadpool: Yaşayan Ölülerin Dönüşü – Mis Gibi Ölüm Kokuyor!

“Deadpool sevmeyen var mı?” diye sormama gerek yoktur sanırım. Zira, kabul edelim; Deadpool sevilmeyecek bir karakter değil. Bu sadece çizgi roman severler için kurulmuş bir cümle değil. Marvel Sinematik Evreni’ne oldukça düşük bir bütçeyle giriş yaparak, yılın en iyi filmlerinden biri olan Deadpool filmi, çizgi roman seven ya da sevmeyen veya daha önceden herhangi bir Marvel filmi izlememiş olanlar da dahil olmak üzere, herkesin sevgisini kazandı desek, yersiz olmaz.

İlk filmin elde ettiği muazzam başarının ardından, ikinci filmin geleceği kesinleşse de, insan Deadpool’la ilgili daha çok şey okumak ve bilmek istiyor, en azından benim adıma bu böyle. Marvel’ın ve yerel yayınevlerinin de böyle düşündüğü açıkça ortada. Zira, Deadpool filmi çıktıktan sonra JBC yayıncılık tarafından ülkemize getirilen Deadpool çizgi romanları bir hayli fazla. Eh, elbette buna müteşekkiriz!

Yazının bundan sonrası spoiler içerebileceğinden, okumadan önce dikkat etmenizi tavsiye ederim!

Alternatif Evrenlerde Sevimli Saçmalıklar

Yazıda çizgi romanı incelerken, geçmişe çok fazla dönüş yapmak istemiyorum. Eğer Deadpool’la ilgili bilgi edinmek isterseniz, sitemizde bolca yazı mevcut. Bu yazılar arasında, yalnızca bu yazı için biçilmiş kaftan diyebiliriz. O da; Deadpool Yaşayan Ölülerin Gecesi.

Malumunuz, JBC yayıncılık tarafından 4 farklı hikaye tek ciltte toplanmış olsa da, özünde 2015 yılında Marvel tarafından piyasaya sürülen bu hikaye için bir başlangıçtan ziyade bir devam öyküsü diyebiliriz. Deadpool Yaşayan Ölülerin Gecesi, Dawn of the Dead ve Night of the Living Dead gibi zombi kıyameti parodisi ise, Deadpool Yaşayan Ölülerin Dönüşü ise çeşitli kıyamet sonrası eserlerin parodisi diyebiliriz. Alternatif evren demişken, belirtelim. Olaylar Marvel’ın ana hikaye evreni olan Earth-616‘da değil, tıpkı Deadpool’un diğer birçok hikayesinde olduğu gibi farklı bir alternatif evrende geçiyor. Evrenimizin adı ise; Earth-14031.

Bu arada, 4 farklı hikaye tek ciltte toplantı demişsem de, aslında tüm bu zombi kıyameti olayları üçüncü hikayede sonra erip, son hikayedeyse “Deadpool Birliğine Giriş” kısmı var. Deadpool’un kıyamet sonrası bu evrende sonlanan macerası, bir başka evrende devam ediyor.

Zombi Salgını mı? Meh…

“Too many days to get lost
Many, many people I’ve known got lost”

Çizgi romanın konusuna, Gorillaz’ın Bill Murray adlı parçasıyla bir giriş yapmak istedim. Zira, bir kitabı ya da çizgi romanı okurken, mutlaka arka fonda o eserle bağdaştırdığım bir müzik, bir parça vardır. Hiç sıkılmadan aynı parça eşliğinde okurum. Bana göre bu çizgi romanın şarkısı budur! Eğer, okurken dinlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Mad Max filmlerinin girişini aratmayacak şekilde başlar hikaye. Elinde ‘ucu testereli’ sopasıyla, yiyecek bir şeyler bulmak umuduyla terk edilmiş araçları kontrol eden Liz, bir yandan da ‘anlatıcılık’ görevini üstlenerek bize gelişmekte olan olayları anlatır. İlk sayfayı çevirdiğimizde de, tıpkı şarkıda söylenildiği gibi kaybolmuş bir şekilde, otoyolun kenarında önünde uzanan uçsuz bucaksız ve mahvolmuş dünyayı boş gözlerle izleyen Deadpool’u görürüz. Üzerinde kan kırmızı kostümü, sırtında katanalarının boş kılıfları ve alnının ortasındaki bıçak yarasıyla…

Kısa sürede, Deadpool’a yakışacak şekilde tuhaf bir biçimde tanışan ikili, Liz’in ‘gerçek’ Deadpool’daki değişikliği fark etmesiyle birlikte, bir araya gelirler. Bu değişiklik de, yukarıda bahsettiğim, Deadpool’un alnının ortasındaki bıçak yarası. Bu farklılık neden?..

Zombilerden Daha Korkunç Ne Olabilir ki?

Genel olarak, Zombilerin içeren korku külliyatına baktığımızda, zombilerle dolu kıyamet sonrası bir dünyada, etrafı saran zombiler ve hayatta kalmaya çalışan bir avuç insan dışında pek bir şeyle karşılaşmayız. Nadiren de olsa, etrafta hayvanların gezindiği olmuştur lakin doymak bilmeyen bir grup ölünün dünyadaki canlılığı yavaş yavaş tükettiği düşünülürse, geriye yalnızca zombiler kalıyor.

İşte bu noktada, Yaşayan Ölülerin Dönüşü normal zombi senaryolarından biraz farklı. Zira, güneşin batışıyla birlikte tanışan ikili, gece vakti yolculuk etmek durumundadır. Liz, dünyadan bir haber, ancak ve ancak Bee-Gees’i, 20’lik zar setlerini ve 4chan’i hatırlayan Deadpool’a olan biteni anlatmaktadır. Geceleri yolculuk etmenin ne kadar zor olduğundan bahsederken, her zombi filmi klişesinde olduğu gibi beklenmedik bir şekilde zombilerin saldırısına uğrayan ikili, bir kaç kelle uçurduktan sonra kaçarak kurtulurlar ama doluya…

“Zombilerden daha ne korkunç ne olabilir?” demiştik, var olan zombi salgınının dışında bir de Deadpool salgını mevcut! Bizim bildiğimiz Deadpool’un dışında, etrafta yüzlerce Deadpool gezinmektedir. İkili de zombilerden kaçtıktan sonra, diğer Deadpool’ların kucağına düşerler. Gelin görün ki, Deadpool bu durumu sevinçle karşılayıp kardeşlerinin yanına gidince elinin birinden olacaktır. Tabi, Deadpool’u tanıyanlar bunun sıkıntı yaratacak bir durum olmadığını zaten biliyorlardır.

Yanında Liz’le birlikte, kendisine karşı savaşmaya başlayan Deadpool’u kurtaran, klasik bir deus-ex machina sahnesinden pek de farklı olmayacak şekilde, peşlerine takılan zombilerden başkası da değildir. Fakat, olay örgüsünde akıllarda soru bırakacak bir replik duyulur; “Kendimi feda ediyorum. Onlar tıka basa doyana kadar. Belki rütbe atlarım!”

Yorumlar