Stormwatch: Süper Kahraman Türünde Politik Esintiler

Süper kahraman hikayelerinde neler görürüz? Robotlar, uzaylılar, büyücüler, başka boyutlar, mutantlar, vs bilimkurgu ve fantastik-kurguya ait pek çok element değil mi? Peki dünyayı koruyan yarı tanrıların hikayelerinde politik dokunuşlar ister miydiniz? Cevabınız “evet” ise gelin 90’lara, çizgi romanların demir çağının sonlarına bir pencere açalım.

Stormwatch, 1993’de, Image Comics bünyesindeki Wildstorm Productions şirketinde, Brandon Choi ve Jim Lee tarafından yaratılıyor. Bizim yazımızın konusu ise Warren Ellis tarafından yazılan, 1997 basımı ikinci cilt olacak, çünkü seri gerçek kimliğine orada kavuşuyor.

Birleşmiş Milletler ve Süper-İnsanlar

Stormwatch, çeşitli güçlere sahip süper insanlardan oluşan takımımızın adı. Bu takım ise Birleşmiş Milletler’e bağlı paramiliter bir güç. Görevlerini emir alarak yapan, yasal kayıtları bulunan ve maaş alan kişilerden bahsediyoruz. Bu kahramanların güçleri nereden geliyor derseniz, büyük çoğunluğu “seedling”; dünyanın yörüngesine giren bir kuyruklu yıldızın yaydığı radyasyon sayesinde mutant genleri aktive olan kişiler ve onların çocukları.

Ekipte ilk dikkat çeken nokta, çoğunluğu beyaz Amerikalı ana-akım evrenlerdeki ekiplerin tersine dünyanın farklı köşelerinden toplanmış olmaları. Yalnız aklınıza 2010’ların zorlama çeşitlilik merakı gelmesin. Gayet doğal duran, mantık sınırları içinde yer alan,Birleşmiş Milletler’den bekleyeceğiniz çok ulusluluk bu.

Gelin ekibimizi tanıyalım;

Weatherman: Stormwatch’un siyahi amerikalı lideri. Kendisi de psişik güçlere sahip olan eski bir saha lideri. Liderliğin yükünü omuzlarında hisseden bir adam.

Synergy: Seedling’lerin genlerini aktive edebilen bir psişik. Weatherman’in sevgilisi ve Stormwatch’un ikincil yöneticisi.

Winter: Rus asıllı saha lideri. Öne çıkan yönü vicdanı. Enerji absorpsiyonu ve projeksiyonu güçlerine sahip.

Fuji: Takımın Japon kas gücü. Kendisinin vücudu plazmadan ibaret ve üst düzey teknoloji ürünü bir zırh sayesinde bedenini insan formunda tutabiliyor.

Fahrenheit: Takımın beyaz ve ateşli ablası. Uçabilir ve ısı yaratabilir.

Hellstrike: Takımın İrlandalı ateş gücü. Bedeni güç alanları ile bir arada duran bir gaz bulutu. Plazma projeksiyonu ile ortalığı yakmakta gayet başarılı.

Flint: Takımın ikincil kas gücü olan Afrika’lı sert hatun. 80’lerin çeteçi, sert karakterlerini anımsatıyor.

Elbette, ekibe daha sonradan katılanlar oluyor, ama onları burada listelemeye gerek yok, okudukça tanıyıp seversiniz zaten.

Politik Mücadeleler

Hikayelerin bazıları uzaylılarla, paralel dünyalarla geçse de çoğunlukla süper güçlerin etkileri ve politika üzerine. Zaman zaman bütçe sıkıntısı çeken, düşmanlarıyla uğraştığı kadar medyada olumlu bir imaj yaratmaya çabalayan, bürokrasi ile didişen bir oluşumdan bahsediyoruz. Devletlerin süper asker yaratma çabaları, gizli deneyler, yasa dışı operasyonlar ve insan hakları ihlalleri ekibimizin uğraştığı konuların başlıcaları. Ekibin lideri Weatherman’in gerektiğinde birinci dünya ülkelerinin üst düzey yöneticilerini diplomasiyle ve tehdit yoluyla sindirdiğini, politik entrikalara da dahil olduğunu da görüyoruz.Kahramanlarımız öldürmekten de çekinmiyor. Ne mutlu ki seri bunun üzerinden ilerleyen anlamsız bir kıyma makinesine dönüşmemiş, pek çok akranının aksine.

Sürükleyici Senaryo, 90’lar Diyalogları

Yazım tarzına,senaryo ve diyaloglara gelirsek, genel olarak kaliteli buldum. Oldukça sürükleyici bir anlatımı var. 11 sayının tamamını 1-2 oturuşta bitirebilirsiniz. Diyaloglar da hoş, 90’larda sık görülen poz kesen, sert, havalı tavırlar ve “kapak” cümleler bazen yüzünüzde tebessüm oluşturabilir 🙂

Karakterlerin çoğunun iç dünyasını göremiyoruz ve gelişimlerine tanık olamıyoruz maalesef, bu ciddi bir eksi ama seri kısa olduğu için affedilebilir. Bazen de hikayedeki keskin manevraları size yeterince açıklamıyor. Serinin sonu ise garip ve kötü bir sürprizle bitiyor. Ama olumsuz yanları olsa da size keyifli bir deneyim sunuyor.

Özellikle serinin klişeleri yıkan tavrı dikkate değer. Süper insanların sadece statükoyu korumak için değil, gerektiğinde yıkmak için de mücadele ettiği bir dünya sunuyor bize. Politika ve yozlaşma konularına  cesur bir şekilde temas ediyor. Süper kahraman mitine dair bildiklerimizi ters yüz ederken, bunu hikayeyi anlamsız bir kan ve seks banyosuna çevirmeden yapıyor.

Makul Çizimler

Çizimleri ilk başta Oscar Jimenez yapıyor. 90’ların o abartılı çizimlerine, aşırı kaslı adamlara ve gerçek dışı, abartılı vücut kıvrımlarına sahip kadınları görmüyoruz, bu önemli bir artı. Renklendirme ve çizimler modern okuyucuya biraz pastel gelecektir, ama ben kendi adıma sevdim. Serinin devamında Bryan Hitch ve Paul Nearby kalemi alıyor. Bryan Hitch’in de daha sonraları The Authority ve Ultimates’de göreceğimiz o güzel, modern tarzı henüz oturmamış ama onun çizimleri de hoş. Çizgi romanın görselliğine idare eder diyelim.

Özetlersek

Seri için kesinlikle okunmalı, kusursuz bir başyapıt diyemem, ama iyi bir eser. Puanım 7\10 olur sayısal referans vermek adına. Eğer, standart pelerin ve tayt hikayelerinin biraz dışında bir şeyler arıyorsanız, gerçekciliği, politik hikayeleri  seviyorsanız okuyun derim.

Yorumlar