Iron Fist – Bu Dizi Nasıl Gelişmeli?

Iron Fist yarım kalmış bir iştir. Eğri oturup doğru konuşalım, Netflix’in orijinal dizileri ya ergen izleyicinin abazalığına ya da erişkin izleyicinin Social Justice Warrior’luğa (SJW) oynuyor. (Bilmeyenler için; Social Justice Warrior’lar çevrimiçi ortamda azınlık hakları, ırkçılık ve hayvan hakları gibi konularda aktivistlik yapan kimseler denmektedir.) Özellikle Marvel dizileri Amerikan tipi kimlik siyasetini akılcı ve tutarlı şekilde işleyerek ufak çaplı bir yeniliğe sebep oldukları için kusurlarına rağmen oransızca sevildiler. Daredevil izlerken engellilik meseleleriyle yüz göz olduk. Jessica Jones izlerken kadına şiddet meselesini gördük. Luke Cage izlerken getto hayatıyla muhatap olduk. Her konu kendi çapında uygun şekilde masaya yatırıldı; duygu sömürüsüne, gereksiz dramaya girilmedi. Takdirlik çaba gösterildi. Iron Fist bu pazarlama stratejisine tam uydurulamadığı için, hakkındaki yaygın kötü kanı oluştu.

Mesela  bizim müdür (Serkan Özay), dizinin teması hakkında pek ikna olmamıştı (Şimdi ne der bilemiyorum). İkna olmamakta da haklıdır. Iron Fist çok kötü bir kurgu (bak hikaye kötü değil, kurgu kötü). Bu tür çok kötü kurgulara eleştiri getirmenin kendine has bir zorluğu vardır. Eleştiri için önce bir eserin hangi hedefle yapıldığını belirlemek, sonra da bu hedeften ne kadar uzağa düştüğünü ölçmek gerekir. Çok kötü bir kurgu, tam neyi hedeflediğini bile izleyiciye anlatmayı beceremez. Dizinin nereye ulaşmaya çalıştığını bilemezsek, hedeflediği nokta vardığı nokta arasındaki hata payını neye göre ölçeceğiz?

Iron Fist

Çok kötü kurguya getirilen ve “AYH İZLERKEN İÇİM DARALDI!!” dan daha sofistike her eleştiri, işkembe-i kübradan sallamak olur. Önceki dizilerde konunun varacağı mevzu seyirciyi daha en baştan sağlı sollu tokatlarken, Iron Fist’i baştan sona izleyen biri bile sosyal medyadaki SJW kafasıyla çok haşır neşir değilse benim vardığım sonuçlara varamayabilir. Kısaca dizi derdini o kadar kötü anlatıyor ki; anlatamıyor. Dizi dediğin şey vatandaşın hayat deneyimlerini kullanarak çözmeye çalıştığı bir bulmaca değildir. Lost fiyaskosundan sonra bu konuda herkes hemfikir olmalıydı.

Anlamaya Çalışalım

Benim teorime göre Iron Fist’i taşıyan SJW teması akıl sağlığı. Bu fikri son bölümdeki büyük çözülme anından (bkz. Ejderhalı sahne) türettim. Bu büyük çözülme anında olan şey Danny’nin Harold’a bakıp “Ruh sağlığımı sizin leşliklerinizle yıpratmayacağım.” çekmesi. Bu sahnedeki sembolizmle aktarılan bilgi de şu; Danny Rand manastırda öğrendiği felsefeyi şehir hayatındaki deneyimlerine bir türlü tam uygulayamıyordu (K’un-l’un flashback sahnelerindeki erişkin Danny Rand baya kendinden emin ve zen takılırken, New York’a adım atan Danny’nin 13 yaşında bıraktığı yerden devam etmeye çalışmasının sebebi budur).

Danny inatla “Lan dağlarda çok iyiydim burada çok fenayım.” demese de dağdaki iyi halini görsek daha iyi.

O noktada Danny Rand intikam almanın gereksizliğini fark etti, intikam almanın kendisine yarar getireceği noktayı çoktan geçmiş, hatta üstüne bir de çin ejderhası dövmüştü. Ailesinin ölümünün etrafındaki belirsizliğin ortadan kalkması onun için yeterliydi. Böylece öğrendiği felsefenin aslında şehir hayatı kaynaklı sorunlarına da uygulanabileceğini test ederek onaylamış oldu.

İron Fist’te akıl sağlığı teması işleniyor. Lakin SJW kültüründe akıl sağlığı meselesi ırk, cinsiyet ve engellilik üçlüsünün yanında bir okey dördüncüsü değildir, köşede oturup millete oralet ısmarlatan yancı olarak kalmıştır. Bunun iki bağımsız sebebi vardır. SJW’nin bir kanadı akıl hastalıklarının kimlikleşmesine ölümüne karşıdır, çünkü o zaman ters yönden gelip kendi kimliklerini akıl hastalığı ilan etmeye çalışanlar olacaktır. SJW’nin diğer kanadına göre akıl hastalıkları sadece azınlıkların, çoğunluk karşısındaki sonu gelmez mücadelesinin yarattığı zihinsel baskıdan kaynaklandığında ciddiye alınır ve doğal olarak onlar için kimlik siyasetini ikincil bir meselesidir. Akıl hastalığından muzdarip olmak SJW’lerin dünya tasvirinde bir kimlik değildir.

PTSD (Post Traumatic Stress Disorder) teması Netflix Marvel anlatısını oluşturan dizileri çok net bir şekilde birbirine bağlıyor. Her dizide PTSD’nin karakterlerin hayatlarına ve seçimlerine etkisi kolayca ayırt edilebiliyor. Lakin daha öncekilerde, seyirci kitlenin de benimsediği şekilde, kimlik siyaseti ön planda, PTSD de geri plandaydı. En net örneğe bakarsak, Jessica Jones’un PTSD’sinin güzel işlenmesi,  “istismar kurbanı kadın PTSD’si” olduğu için bu kadar yüceltildi. Iron Fist dizisinde hesabının ters gittiği nokta da tam olarak budur. Iron Fist neden PTSD oldu? Ailesi öldürüldüğü için. E, Daredevil’nin babası da trajik öldü? Üstüne Iron Fist’in ailesi aşırı zengin olduğu için ailesi öldürüldü, Daredevil’nin babası fakirliğe kurban gitti. Üstüne Daredevil körlükle yaşamaya çalışıyor. Süper sezileri olması, elektronik dava dosyalarını okurken o saçma sapan aleti kullanması gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.

Iron Fist içinde SJW’nin ilgisini çekecek her şey zaten önceki dizilerde işlenmiş, kalanlar da seyircinin gözünde zengin beyaz hetero erkeğin dertlerinden ibaret. E, seyirci günlük hayatında siyasi olarak bu insan profiline düşman? Doğal olarak dizinin üstüne eleştiri yağdı.

Yorumlar