Üç Harflilere Dair – 3. Bölüm

Cinlerle ilgili bilgilerin ve kabullerin bir kısmı (batıl inanışlar haricinde) memoratlar (anlatılar) yoluyla aktarılmaktadır. Memorat bir insanın yaşadığı ve çeşitli sebeplerle izahı yapılamayan olağanüstü an ya da hikâye demektir. İzahının yapılamamasının sebeplerinin başında daha çok kişisel yaşanımlar olmaları gelmektedir. Çoğu kez bir tanığı bulunmamakla birlikte bazen olay sadece tanıklar için olağanüstüdür.

Cin inanışının bu denli yaygınlık göstermesini ve kendi ismine sahip varlıkları (alkarısı, hıbılik vs.) dahi cin olarak nitelendirmeye yol açtığını yine memoratlara yani anlatılara bakarak görmekteyiz. Konuyla alakalı iki tespit bu dönüşüme ışık tutmaktadır.  Ayşe Duvarcı, “Türklerde Tabiatüstü Varlıklar ve Bunlarla İlgili Kabuller, İnanmalar, Uygulamalar” adlı makalesinde, İslam inancının Türkler arasında yaygınlaşmasından sonra Kur’an-ı Kerimdeki cinlerle ilgili ayetlerin gelenekteki bazı kabullerin dini bir dayanak bulmasına neden olup böylece zaman içerisinde de bu yerel inanışların kendi içerisinde dönüşüp cin-peri inanışları haline geldiklerini söyler. Halk Bilimi alanında önemli isimlerden Özkul Çobanoğlu da “Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk İnançları” adlı araştırmasında bu mefhuma değinir ve şöyle açıklar:

gul5

“(Türk halk kültüründe varlığına inanılan olağanüstü yaratıkların) Muhtemelen geçmişteki işlevleri ve kökenleri itibariyle birbirinden tamamen farklı varlıklar iken günümüzde bir yandan gelenek çevreleri daralıp yerelleşirken diğer yandan da işlevleri daralarak neredeyse hepsi aynı varlığın yerel varyantlarına dönüşmüş gibidirler. Türk sosyo-kültürel yapısı içinde Cumhuriyetin düzenli ve yaygın eğitiminin neticesinde oluşan aydınlanmaya paralel epistemik cemaat değişmelerinin getirdiği yenilenmenin din alanında da, sanıldığının aksine kitaba bağlı dinin veya resmi dinin, halk dininin pek çok unsurunu ortadan kaldırdığı gözlemlenmektedir. Bir başka ifadeyle Cumhuriyet ile birlikte Ortodoks İslam’a ait bilgilerin geniş halk kitleleri arasındaki yayılımı, eğitim ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla, din eğitiminin standardizasyonunun yükselmesiyle, “hurafe” olarak nitelendirilen ve başta din görevlilerinin hışmına uğrayan halk dini ve halk inançlarının gelenek çevresinin daraldığı rahatlıkla gözlenebilir. Öte yandan meydana gelen boşluğun Ortodoks İslam’ın onayladığı inançlarla doldurduğu görülmektedir. Nitekim Kur’an’ın onayladığı “cin” ve “cinliler” inancının daha önce pek çok çeşitliliğe ve işlevselliğe sahip olağanüstü varlıkların yerini alarak yayıldığı kanaatindeyiz. …Cin geleneğiyle hiçbir ilişkisi olmayan “al karısı” veya “al basması” adlı varlığın bile çok büyük ölçüde “cin geleneği” içinde asimile edilmekte olduğu görülmektedir. Kısaca toparlayacak olursak, Ortodoks İslam’ın kabul ettiği inançlarla, heterodoks olarak da nitelendirilen halk inançları arasında bir merkezkaç ilişki vardır ve bu ilişkiden cin geleneği, diğer olağanüstü varlıkları ya asimile ederek ya da onların yerini alarak her geçen gün gelenek çevresini genişletmektedir.”

Cin-peri inanışlarını derlerken topladığım anlatı ve rivayetleri de yazacaktım ama onları da başka başlıklar altında ve ilerleyen tarihlerde yazmayı uygun gördüm. Yeni yazı dosyalarında görüşmek üzere…

Bu yazı, "Üç Harflilere Dair" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar