Kışgörmez – Derinliklerden Ormanlara Doğru

Bir önceki Gauntlgrym yazımda, bu romanı tanıtacağımdan bahsetmiştim. Serinin devam kitabı olduğu için, haliyle bir şey söylemem de oldukça normal biliyorum ama neticede macera asla bitmiyor! Kışgörmez ormanlarının derinliklerine doğru yolculuğumuza devam edelim!

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Ankara dolaylarında yazarlarımızdan Ekin Alıçlı‘yla beraber kitapçıları turlarken, Kışgörmez serisinin ilk iki kitabını bulup alınca, “Kışgörmez?” diye sordu. Evet, Kışgörmez deyince akılda canlanan pek bir şey olmasa da, rol yapma oyunlarıyla ilgileniyorsanız ya da en kötü ihtimalle, RPG türünde bilgisayar oyunlarını oynamaktan zevk alıyorsanız; “Neverwinter” ismini duymuşsunuzdur. İşte Kışgörmez, Neverwinter’ın Türkçeleştirilmiş hali ve bence oldukça güzel bir çeviri olmuş. Gelin görün ki, en azından ilk kitap Gauntlgrym’in çevirisini pek de sevememiştim. Özellikle de, sadece cücelerin; “Nabıyon, Görceen, Yabıyon” tarzı çevirilerinden ötürü.

Neyse ki, Kışgörmez’in çevirisinin içinde hiç yoktan pek cüce yok. Bu tarz sıkıntılarla yüzleşmek zorunda kalmadım. Gel gelelim, Faerun’da neler oluyor ona bir bakalım.

Shadovar ve Netheril Karşı Karşıya!

Aşağıda yazdıklarımın tamamı Spoiler gibi görünse de, hemen hemen her şey ilk kitapta yer aldığı için, ki ilk kitabı okuduktan sonra bu yazıya göz atacağınıza inanıyorum. Bu yazıda biraz daha açıkça anlatmayı tercih ettim. Yine de, eğer okumadıysanız, bütün bunların SPOILER olacağını belirteyim.

Neverwinter Şehri, artık bu güzellikten geriye eser kalmadı.

İki taraftan da kısaca bahsecek olursak eğer, Shadovar gölge tanrıçası Shar’a hizmet eden bir grup iken, Netheril ise şimdilerde Nether adaları olarak bilinen bölgelerde toplanmış olan, geçmişte büyük Netheril imparatorluğunun devamı sayılan bir başka grup. Burada her iki taraf birbirine yeterince düşman, her ne kadar savaşımız Thay ve büyücülerine karşı olsa da, üçlü bir savaş sürüp gidiyor.

Bir önceki yazımda, grubun ve kahramanlarımızın Thay’li büyücü Saylora Salm’e karşı olan mücadelesinden bahsetmiştim. Yine aynı şekilde, Netheril’li bir lord olan Herzgo Alegni’den, Gri Barrabus’tan söz etmiştim ve bu kitapta kendilerinin fazlasıyla öne çıkacağını söylemiştim. Bazı şeyler barizdir, burada da olaylar bu yönde gelişti.

Saylora Salm, Szass Tam’dan yediği çeşitli azarlara rağmen bu kitapta güçlerini arttırmış bir şekilde karşımıza çıkıyor. Özellikle Primordial’in yükselişiyle birlikte ortaya çıkan ölümlerden beslenen Ölüm Halkasının güçlerine kavuşarak, Kışgörmez ormanını çeşitli namevtlerle dolduran Saylora Salm, yanında Ashmadai’lerle Kışgörmez’i yok etmeye hazırlanıyor.

Bu esnada, Netheril’liler kendilerini Kışgörmez’e sevdirerek, şehrin küçük çaplı savunmalarına destek oluyorlar. En başından beri, Kışgörmez’in Kanatlı Wywern köprüsünün adının; “Herzgo Alegni” köprüsü olarak değiştirilmesini isteyen Alegni’nin istekleri bu kitapta da tekrarlanıyor. Aslında, bir karakter açısından mükemmel bir hedef. Her türlü hazine, büyülü eşya, altın kazabilirsiniz peki ya prestij? Kesinlikle bu iki kitapta Herzgo Alegni’nin bu motivasyonu bir karakter hedefi olarak benim çok hoşuma gitti.

Eski Dostlar, Eski Düşmanlar

Malumunuz, ilk yazımda bahsini ettiğim ve biraz fazla açık bir şekilde yaptığım benzetmeden sonra Gri Barrabus’un bu kitapta nihayet aslında Artemis Entreri olduğunu öğreniyoruz. Zaten, en başında şüphelendiğim bu durum, Gri Barrabus Artemis olarak karşımıza çıkmasaydı, daha çok şaşırıp, daha çok kızardım sanırım. Zira, R.A. Salvatore’nin, yeni karakterler yaratamayacak düzeyde bir yazar olup, kendine bu hakareti yapmayacağına inanıyordum.

Gri Barrabus ya da eski adıyla Artemis Entreri. Yıllar insandan neler götürüyor.

Elbette, bu karşılaşmanın ardından Saylora Salm’e karşı bir ittifak haline giren dostlarımız, her ne kadar Dahlia istemese de, bunun ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha görüyorlar. Bu arada, Drizzt’in Artemis Entreri’yi gördüğü anda yaşadığı ufak çaplı duygusal anı bilerek es geçmedim, zira merak ediyordum ama yine Drizzt’ten beklediğim tipik tepkiler mevcuttu. Artemis Entreri’nin de zaman içinde, bu konuda Drizzt’e benzemeye başladığını gözlemledim diyebilirim.

Bu durum biraz canımı sıkıyor açıkçası, gerek Jarlaxle, gerek Artemis gibi bir dönemlerin kötü karakterleri geçen zamanın etkisiyle biraz yumuşamış gibi hissettim açıkçası. Yeni gelen kötü karakterler her ne kadar kendi içlerinde oldukça yeterli olsalar da, yalnızca “yeterli” düzeydeler. Zira, kendi başlarına bir “karakter” olmak konusunda geçmiş dönemdeki karakterlere göre biraz eksik kalıyorlar. Mesela, Artemis Entreri ile ilk tanıştığım anda karakteri çok beğenip, benzer konseptte bir karakter oluşturmayı kafamda tartarken, şimdi var olan karakterler bende aynı heyecanı uyandırmıyor ne yazık ki.

Kitapta hoşuma giden bu kez yeni bir karakter var, her ne kadar yukarıda bahsini ettiğim öforik hissiyatı yaşatmasa da, yine güzel bir tahmini bana yaşatan ve bir sonraki kitapta iyi bir çıkışla yükselecek bir karakter olduğunu düşündüğüm Effron adında, Yarı-Tiefling bir Warlock kendisi. Çarpılmış bedeni, çirkin bir yaratılış kazası olsa da, şeytani güçleriyle ciddi fark yaratan Effron’u sevdim.

Meşhur kılıcı pençeyle, Netheril Lordlarından Herzgo Alegni.

Kazanılan Zaferler, Bitmeyen Savaşlar

Kitabın büyük bir kısmında, karakterlerimizin tek bir bölgeye tıkılıp kalmamasına rağmen, ama o bölgeden de kopmadan, güzel bir macera yaşadığını görüyoruz. Bu oldukça hoş ve maceralarının sonucunda emeklerinin karşılığını alıyorlar ama yine de, kötülük tamamen diyardan kazınamaz ve bir sonraki kitapta, eğer dikkatli takip ettiyseniz, daha büyük travmalar ve daha büyük heyecanlar yaşanacak diye düşünüyorum. Özellikle, ilk yazımda da bahsini ettiğim şekilde, Kışgörmez serisi ana karakter olarak bildiğimiz kişilere değil, kahramanlarımızın karşısında duran kötü karakterleri anlatıyor. Seride en çok hoşuma giden taraf bu oldu.

Serinin bu ikinci kitabının, artık bir Drizzt Do’urden romanı olmaktan çıkıp, bambaşka bir romana dönüşüne tanıklık ediyorsunuz. Bence bu haliyle çok daha iyi, seriye başladıysanız mutlaka devam etmenizi tavsiye ederim. Henüz üçüncü kitabı edinemedim, lakin edindiğim anda yine burada tanıtacağıma emin olabilirsiniz.

Yorumlar