Kralkatili Güncesi Teori Serisi: Taş Kapılarda Bizi Neler Bekliyor? #2 Savaş Zamanı!

Taş Kapılarda Bizi Neler Bekliyor? serisinin ikinci yazısına hoş geldiniz. Eğer kaçırmışsanız buradan ilk yazıyı okuyabilirsiniz, zira o kısım ile bağlayacağım yerler olacak. Çok da oyalamadan giriş yapalım. İlk yazıda birçok farklı konunun üzerine durmuşluğumdan ziyade bugün, yaşanacak savaşın gelişmeleri ve Dört Köşe’yi nasıl etkileyebileceğini açıklamaya çalışacağım. Savaş kapıda ve kaçınılmaz olduğu kesinken okuyucuların yapabileceği en güzel aktivite, buna dair teoriler üretmek oluyor sonuçta.

Felaketi Tetikleyen Ne Olacak?

Şimdi evet ben zaten bu tetikleyicilerden birinin Kvothe olduğunu söylemiştim. Ancak işin asıl ciddi kısmı büyük hanedanlar ve imparatorluklar söz konusu olunca başlayacak. Bu ciddiyeti tetikleyen durum ise bana kalırsa Chandrialıların insanlardan yardım alma ihtimalleri olabilir. “O nereden çıktı be?” diyebilirsiniz elbette, tabii Kvothe sadece kendine Chandrialıları düşman etmiş olsaydı.

Önceki yazıda yer alan Ambrose bölümünü hatırlayın. Orada bahsi geçen kişinin ölmesi Üniversite’de kendisine kafa tutan tek kişi olarak tüm şüpheleri Kvothe’un üstüne çekecek. Mutlaka Ambrose’un ölümünün işine geldiği kişiler de var ancak buna karşı intikam isteyen akrabalar göreceğiz. Çünkü sonuçta önemli birinin katili belli olan durumundan bahsediyoruz. Ambrose’u sevmeyenler bile isimlerini bu pislikten arındırma gayesi doğrultusunda intikam isteyecekler.

Ee bu karşı saldırı en güzel ne ile harmanlanır? Hedefin başka düşmanlarıyla. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur neticede, Chrandrialı bile olsa. Lakin çıkıp bu hanedanlık öyle “Biz en iyisi Chandrialıları bulalım, çok güçlü oluruz o zaman!” demeyecek öyle durduk yerde. Asıl amaçlarını bilerek onlara ulaşanlar Chandrialı dostlarımız olacak.

Chandrialılar ve Amyrler ile İnsan Müttefikleri

Chandrialılar da Amyrler de kendilerini şimdiye kadar hep gizlemek için didinip durdular. Hepimiz bu arkadaşların gizliliğe her şeyden daha çok önem verdiğini biliyoruzdur. O zaman öyle birden bire tüm benlikleriyle sırf ortalık karıştı diye kendilerini ele vermelerini beklemememiz gerekir. Önceki yazıda hamle yapacaklarını söylemiştim, bu yazıda da nasıl yapacaklarını söylüyorum. (Rothfuss Bey siz zahmet etmeyin ben yazıyorum kitabı…)

Şimdi Chandrialılar dünyaya bir düşmanlık girişiminde bulunduklarında bu esnada dahi gizlilikleri önemli olacak. O zaman bu grubun, kendilerine bir tür kukla bulmaları lazım ki emelleri, gizlilikleri korunarak amacına ulaşsın. Bölüm 1’in sonunda bahsettiğim Bredon ve Skarpi’den biz Amyr veya belki de Chandrialı adamların normal insanlar gibi kendilerini gösterebildiklerini ve kolayca insan içine karışabildiklerini görmüştük. O halde kendilerine müttefik bulma konusunda da zorlanacak değillerdir. Bu kısmın yeterince aklınıza yatmış olduğunu varsayıp olay döngüsüne geçelim.

Savaştaki İlk Taraflar

Her şeyden önce Ambrose’un Kraliyet Ailesi ile Chandrialılar arasında kurulacak bir ittifaktan söz edebiliriz. Ama bu aile öyle kolayca bu beylerle anlaşmayı kabul eder mi bilemeyiz. Bana kalırsa gizemli kişilerin kendilerini kanıtlaması gerekebilir. Gerekmeyebilir de. Bredon gibi önemli kişiler neden olamasınlar en nihayetinde değil mi? Eğer ailenin dinleyebileceği bir kişi varsa içlerinde zaten bu hususta çok da zorlanacaklarını söylemek doğru olmaz.

Amyrler ise kendilerini bu hamleden sonra gösterecekler. Çünkü ebedi düşmanlarının yaptıkları hareket Dört Köşe’nin hepsinin birden derinden etkileyecek türden, hassas ve hassas olduğu kadar da tehlikeli. Onlar kanlı canlı bir aileyle hiç olmadık zamanda savaşabilir mi? Tamam kabul ediyorum sert ve yozlaşmış olabilecekleri konusunda kesin bulgularımız yok ancak asıl hedeflerini şaşırıp insanlarla savaşacaklarını sanmıyorum. Bir kere eğer bunu yaparlarsa zaten kendileriyle bağdaştırılan tüm kavramlara ihanet etmiş olacaklarından Chandrialılara güzel fırsatlar sunmuş olacaklar. O yüzden Amyrler de kendilerine bir tarz insan-kukla aramaya başlayacaklar. Ama hangi aile veya imparatorluk onların safında yer alacak?

Sen Kvothe’u Seversin Be Maer

O kadar Bredon dedik, aslansın sen yaparsın, bir el atıver bizim velede dedik, dedik demesine ama işte Bredon burada kendini belli edecek, özel olarak Kvothe’a karşı değil. Bredon Maer’in özel alanlarına ulaşmada zorluk çekmeyen, üst bir insan modeliydi. Bunu Kvothe’a verdiği  yüzüklerden ve peşine takılan muhafızlardan anlayabiliriz.

Madem Chandrialılar kendilerine taze kanın heyecanıyla atan damarlar bulmuştu, aynını neden Amyrler de yapamasın? Özellikle Bredon gibi bir üyeleri varken. Hem, kim onların bu şekilde başka üyeleri olmadığını kanıtlayabilir ki? Belki de sandığımızdan çok daha fazlalar. Kendi saflarına taze kan çekmeleri Chandrialılara göre kat be kat daha kolay olabilir.

Bu kan da bittabi Maer olacak. Maer, her ne kadar Kvothe’u sevmese de bu işin içine girmemek raddesinde zorluklar yaşayabilir. Ama zaten kimse ona Kvothe’un adını etmeyecek, Bredon bile. Ona bahsedilen siyasi anlamda çıkan sorunlar olacak. Bredon ona bir Kraliyet Ailesi’nin aptal bir gence olan takıntısından ötürü diğer masumlara yaşatabileceği acıları ve İmparatorluklarla zıtlaşarak diyara taşıyabileceği kaosu anlatacak. İş bu ciddiyete ulaştığında Maer’e bir şeyler yapmasını söyleyen tek kişi de zaten Bredon olmayacak. Bu hanedan uyandığında aslında diğer tüm hanedanlar da uyarı haline geçecekler. İşte asıl karmaşa o vakit baş gösterecek.

Şu Hergelenin Yaptığına Bakın

İki büyük güç uyandığı ve harekete geçtiği zaman kaçınılmaz olacağına adımı basacağım tek şey, tüm küçük çitlembiklerin “Aha fırsa bu fırsat” diyerek kendilerini sahneye atma gereği duymalarıdır. Çünkü fantastik, bilim kurgu veya korku olsun fark etmez; birbiriyle çakışan güçlü devletler her daim ufaklıkların açgözlülüğünü arttırarak onları istemeyerek de olsa saldırıya ve savaşa istekli hale getirir. Sonuçta bu tür anlık çıkarlar kovalanmazsa, bundan mütevellit en büyük güç arzusu tarihe gömülürse; asıl o zaman ne anlamı kalır, ihtişamlı bir imparatorluk olmanın?

Yani iki adet intikam yüzünden koca bir kıta birbirine girecek. Yavuz Çetin’in Cherokee şarkısında dediği gibi: “Herkesin derdi ayrı, herkesin derdi aynı!” en azından bunu Chandrialılar ve Amyrler haricinde kalan insanlar bütününe rahatça söyleyebiliriz.  Bizim Kvothe’un başlattığı ufak bir kıvılcım, açgözlülük ve doyumsuzlukla yoğurulmuş insan bünyesinde böyle böyle ölümcül düzeylere ulaşabiliyor işte.

İş Sadece İnsanlarla Bitse İyi

Neden bu işe Feyler de karışmasın ki? Veyahut ne diye onlar da kullanılmasın? Hayallerin bürüdüğü gözler hangi gerçeğe odaklanabilir ki? Kvothe eğer onların dünyasına gidebiliyorsa, onlar da bu namütenahi yerden gelebilirler. İnsanlar kadar bu toprak parçası onların da yaşam alanı. Bu hayal ürünü sanılan masalsı karakterlerin de kendilerine söz hakkı istemeleri gayet normal ve doğal. Ancak bunu hangi taraf için söylerler, ya da başlı başına farklı ve yeni bir taraf mı çıkartırlar meydana bilemesek de mutlaka bir müttefik grubuna karışacaklar. Bence işin bu kısmı bir hayli eğlenceli olacak, fantastik savaşlara bayılırız. Felurian savaşmayın sevişin de diyebilir, onu da unutmamak lazım…

Şimdi bana “Sen de iyice abarttın ya!” diyebilirsiniz. Yok Feyler meyler, yavaş… Ama hatırlamıyor musunuz? Han’a gelen o insandan apayrı askerleri? İlk bakışta ne idüğü belirsiz askerlerin durumlarını düşünün. O askerlerin karşılarında sıradan bir düşman yoktu. Chandrialılar olsa çoktan ölürlerdi zaten. Amyrler zaten karışmayacak dedik. Geriye değerlendirebileceğimiz yalnızca Feyler kalıyor elimizde.

Fey dünyasının da ikiye bölünmüş olabileceğini ihtimaller arasına sokarsınız belki. Aman diyeyim öyle bir hata yapmayın. Feyler kendi çıkarlarını bırakıp insan dünyasının kuklalaştırılmış davranışlarına eşlik edecek midir, hiç sanmıyorum.

Her Çatışmada Mağlup ve Galip Vardır

Bana soracak olursanız eğer, bu galip elbette Kote olacak. Düşünsenize, tüm dünya potansiyel bir virüs olarak sizin peşinizde silahlar ile dolanırken tatlı bir han açıp sakin sakin orayı yönetmekten daha güzel ne var? Tabii artık Kvothe’un neleri kaybettiğinden bahsetmeyelim. Çünkü alınıp alınabilecek en büyük mağlubiyeti yaşadı. Kvothe’u Kvothe yapan tüm özel, kişisel varlığından mahrum kaldı. Kote onun yanında galibiyetten ziyade normal bir hayat yaşıyor hatta. Sadece normal; böyle büyük bir savaş zamanında edinmiş olunabilecek en büyük nimetlerden, orası ayrı.

Savaşın mutlak sonucunu ise belki de 3. kitapta bile göremeyebiliriz. Çünkü o kitap yine aslında Han’da geçen bir gün olacak. Bu kısıtlı ve az zaman içerisinde bunca süre tüm dehşetiyle devam eden savaş ne kadar net bir sonuca ulaşır oldukça muamma. Ama bizim kalbimiz Amyrlerden yana, di mi!?

Bölüm Konu ve İsimleri Olacak!

Artık ilk paragrafta da bahsettiğim gibi Taş Kapılarda Bizi Neler Bekliyor? serisini konulara ve başlıklara böleceğim. Yani her yeni teorinin kendine özel bir teması ve ismi olacak. Bence bu sayede incelemesi daha kolay oluyor. Birbirini bağlayan olaylar zinciri halinde götürmeyi düşünüyorum. Bu yeni versiyonu beğendiyseniz lütfen söylemekten çekinmeyin. Teorilerle alakalı yorumlarınızı da bekliyor olacağım. Kralkatili Güncesi’nden şimdilik  bu kadar, sonraki yazılarda görüşmek üzere, okuduğunuz için teşekkür ederim.

Yorumlar