Kralkatili Güncesi Teori Serisi: Taş Kapılar’da Bizi Neler Bekliyor? #1

Taze taze teori yazıma hoş geldiniz. Bugün aslında diğer benzer yazılarda yaptığım gibi tek bir fikrin üzerine durup incelemek yerine her bir konunun detayında ayrı ayrı durarak 3. kitap hakkında genel bir bileşim hazırladım. Çünkü Taş Kapılar ile alakalı merak edilen ve öne sürülen pek çok düşünce var. Bunlar ne kendilerine özel bir bölüm açarak aktarılacak kadar uzun, ne de hiç konuşulmayacak kadar önemsiz. Tek bir seri içinde birleştiremediğim için bu başlığı birkaç parçaya böldüm. Her parçasında kısa ama değerli teorileri ele alacağım ve önceki bölümde aktarmış olduklarımdan faydalanacağım… Ee o zaman hazırsanız ilk kısmına giriş yapalım.

Taş Kapılar Bir Tür Soru & Cevap Kitabı mı Olacak?

Bildiğiniz üzere Rüzgarın Adı’ndan kalma soruların birçoğu bir umutla beklediğimiz Bilge Adamın Korkusu kitabında cevapsız bırakılmış, üstüne 2. kitaptan yeni sorular eklenmişti. Şu an çoğu okuyucunun aklı sorularla, hatta aradan geçen zamanla doğru orantılı olarak teori cevaplarıyla dolu. Eğer Rothfuss tüm bu soruları aka çıkarmaya çalışacak olursa Taş Kapılar tamamıyla bir soru ve cevap klasiğine dönecektir. Adım kadar da eminim ki Rothfuss böyle bir saçmalığa asla adım atmaz.

Üzülerek söylüyorum ki aklımızda çoğu soru, soru olarak kalmaya devam edecek, son kitaptan sonra bile. Yazarın zaten bunların hiçbirini açıklayıp hayranlarını rahata ulaştırmak gibi bir derdi yok, bunu çoktan anlamış olmamız gerekir. O yüzden rahatlıkla bir tür soru & cevap saçmalığı ile karşılaşmayacağımızı temin edebilirim.

Ee o zaman nasıl bir kitap olacak bu? Gelin yavaş yavaş neleri görüp neleri görmeyeceğimizi tartışmaya girişelim:

Elodin Rothfuss’un Ta Kendisi!

Öncelikle şu kısma değinmek istiyorum ki çoğu kişinin Elodin’den yana büyük umut ve beklentileri var. Bence bu beklentiler çok da fazla karşılanamayacak. Çünkü Elodin bir çeşit yazarın kişiliğinin kitaptaki hali diyebiliriz. Elodin her zaman bir şeylerin farkında ve bilincinde olduğu hissini okuyucuya veriyor. Hatta genelde bundan şüphemiz bile olmuyor. Nereden biliyor, nasıl biliyor diye düşünüyoruz hep. Tıpkı Ulu Taborlin gibi davranıyor. Ama hakkında elle tutulur zerre bilgimiz yok.

Gelecek kitapta da olmayacak zaten, heveslenmeyin hiç. Rothfuss kendini asla ifşa etmeyecek. Aynı zamanda da Elodin hiçbir şekilde olayın akışının içine bizzat dalmayacak ve olacakları etkilemeyecek. Tıpkı Tanrı gibi. Biliyor, anlıyor ama asla müdahale etmiyor ki etmeyecek de. Bir kitap serisinde de gerçekçi konuşursak bahsedebileceğimiz tek tanrı yazardır. Yani nam-ı diğer Patrick Bey. Yoksa bir insanın bu kadar her şeyin hem içinde hem dışında yer alması başka kelimeler ile açıklanamaz. Büyük ihtimalle Dört Köşe’nin her yeri yanıyorken bu Elodin’in umurunda olmayacak, geleceği görmüşçesine “Bu mudur yani?” ifadesiyle gizli işlerinin(!) peşinden koşmaya devam edecek. Bilirsiniz, onun hep gizli bir işi vardır…

Sahne Sırası Sende Auri

Önceki yazımı okumuşsanız bu kısmı anlatırken çok daha rahat kavrayacaksınız. Auri ve Elodin’i bilerek arka arkaya yazdım aslında. Çünkü Rothfuss bir şaşırtma yaparak ilgi ve beklentiyi Elodin’in üzerine toplarken bombayı tam da Auri ile patlatacak. Onun tarzına fazlaca uyduğunu söylemek mümkün. Auri Taş Kapılar kitabında mutlaka Kvothe’a kendisi için küçük Dört Köşe içinse çok büyük bir yardımda bulunacak. Bu yardım da kitabın kilit noktasını oluşturacak.

Sebebini şöyle anlatayım; Şeyaltında Sessizliğin Müziği’ni okurken büyük ve kapıların bol olduğu genişçe bir salon vardı. Bu kapılardan geçmek ana karakterimiz için çok önemli bir boyutta olacak. Auri de bu “Taş Kapılarda” dostuna yardım edebilecek tek kişi olduğundan aslında fark etmediği ölçüde bir hamleyi gerçekleştirecek. Asıl hikaye buradan itibaren başlayacak. Ya da en azından asıl sonuçları bu yerden itibaren görmeye başlayacağız. Her ne olursa olsun Taş Kapılar isminin bu salondaki kapılardan geldiği ve yeni kitap için kayda değer bir vasfı olduğu belli. Dolayısıyla bu bizi direkt Auri kızımıza yönlendiriyor.

Denna’nın Akıbetine Dair

Denna bazı kesimler tarafından bolca sevilen, aksi kesimler tarafından da bir o kadar nefret edilen bir karakter. Her iki tarafın da kendine göre haklı yanları olsa da bu grupların hepsinin kabul etmesi gereken bir husus var ki Dennacık da önemli bir göreve sahip. Hatırlarsanız Kvothe kaçırdığı prenseslerden bahsetmişti. Yukarıda linkini bırakmış olduğum yazıda bu kişilerden birinin Auri olabileceğinden bahsetmiştim. Öteki ise Denna olacak.

Denna’nın hamisini hatırlayalım. Hakkında teorilerin havada uçuştuğu o ünlü karakter. Bir Chandiralı olsun olmasın pek de iyi biri olamadığı aşikâr. Benim şahsi fikrim bu adamın değerli öğrencisini kendi pis emellerine alet edecek olması. Pek anlamlandıramadığımız, Denna’nın bu kişiye olan bağlılığını düşünürsek kızımızın bu konuda tereddüt edeceğini sanmıyorum açıkçası. Dolayısıyle Kvothe bu duruma sinirlenebilir, dahası Denna’nın içinde bulunduğu iş kendisine ekstra zorluklar çıkartabilir. Eğer hamisi bunun farkındaysa -ki farkında olduğuna eminim- bilerek Denna’yı seçmiş olması muhtemel. Zaten Denna’yı önünden çekmek zorunda kalacağından aynı zamanda kurtarma hissi de yüksek basacaktır, bunda hepimiz hemfikiriz diye düşünüyorum?

Tabii bu kaçırma vesaire işleri ne kadar yolunda gider, hamisi Kvothe’un bu hareketi yüzünden neler yapar tam kestiremiyoruz. Ancak şunu içtenlikle diyorum ki Denna bu işten en çok zararı yiyen kısım olacaktır. Çünkü Kote Denna’nın bahsi geçtiğinde üzüntüyle kendini suçlayan cümleler kuruyordu, belki anımsarsınız. Bast bu konuda biraz fikri olsa da kesin cümleler kuramıyordu. Yani Taş Kapılar Denna için yolun sonu olabilir. Bana soracak olursanız bu ölüme veya kayboluşa kendinizi hazırlayın.

Ölümlerden Ölüm Beğen Ambrose

Tabii Denna ölünce daha fazla kan dökülmeyecek diye bir şey yok. Taş kapılarda her şeyden çok kan göreceğiz zira. Bunun en belirgin örneği de Ambrose eşekçiği elbette. Tahtındaki yerine an be an daha da yaklaşan eşek karakterimiz, hayal ettiğinden çok daha farklı bir sonun baş kahramanı olacak. Çünkü en başından beri çok yanlış bir kişiye kafayı taktı.

Kvothe Kralkatili unvanını alıyor evet, bunun Haliax’la da ilgilisi olabilir Ambrose’la da. Ama neden ikisiyle de olmasın? Burada yazar bizi başka bir şaşırtmacanın içine sürüklemiş olabilir. Kralkatili unvanı  ile alakalı teoriler genellikle hep tek bir kişinin ölümü üzerinden ilerliyor. Oysa bu sayı artsaydı işler daha güzel olabilirdi. Hepsi de Rothfuss’un sevdiği şeyler sonuçta.

Ki Ambrose’un Kvothe’a kurban gideceği gün yüzü gibi ortada. Ama asıl olay Ambrose öldükten sonra okuyucunun bu yönde daha fazla ölüm beklememesi ve aklındaki bazı teorileri çürütmesi olacak. Yazarın mecbur bu şaşırtmaları kullanması lazım, ortada binlerce teori var ve hepsinden sakınmak neredeyse imkansız. O yüzden Patrick Bey birini kullanarak bizlerin aklında yer etmiş bu konu hakkındaki diğer teorileri unutmamızı sağlayacak ama asıl olarak da aklımızdan silmeye çalıştığı o teoriyi, yani Haliax’ı kullanacak. Kısaca Ambrose kafa karıştırmak için Taş Kapılarda bizlere veda ediyor. Çok üzüleceğiz gerçekten Ambrose Eşek.

Haliax’ın Sonu ve Chandrialıların Mücadelesi

Ve işte tahminimce Rothfuss’un ölümüne dair beklentileri kesmek için Ambrose’u kurban edeceği Haliax! Haliax bildiğiniz üzere gölgelerin içine hapsedilerek lanetlenmiş hain Lanre’nin günümüzdeki hali. Hatırlarsanız Skarpi Tarbean’da Lanre’nin hikayesini anlatıyordu. Orada Lanre’nin Selitos’a ihanet ettiğini, Selitos’un da karşılık olarak isim ile eski dostunu lanetlediğini hatırlayın. Hatta size tam oradan, şimdiye kadar bende bıraktığı harika etkiyi kaybetmeyen bir alıntı yapayım: “Defol! Bir zamanlar güzel olduğunu bilmek seni her zamankinden çirkin kılıyor.”

Tahminim doğrultusunda bu lanetlenmiş Lanre, yani Haliax, Taş Kapılar’da bize veda eden ama vedası  Dört Köşe için felakete ,savaşa, yol açan kilit rol üstlenmiş bir karakter olacak. Kvothe’un zaten bunun peşine düştüğünü malum günden beri biliyoruz.

Nasıl yapar, nasıl eder çok bir destekleyici sunmamıza fırsat verilmediği için istediğimiz miktarda yoğunlaşılamayan bir bölüm. Kendi fikrimce Kvothe tarafından isim kullanılarak öldürülecek. Ama bu ölümü illa direkt öldürüp ortadan kaldırmak olarak düşünmeyin. Kvothe lanetlenmiş Haliax’ın lanetini ismi sayesinde kaldırabilir. Doğal olarak lanet yok olduğunda sıradan bir insan formuna geri dönecek olan Haliax birden taşımaya başladığı bu ağır yükü bedenine alıştıramayacak ve Lyra’sının yanına doğru yolculuğa çıkacak. Ki bu aslında onun için -Lanre için- ödül olacaktır.

Chandrialılarsa bunun ardından veyahut bununla birlikte dünyaya topyekün savaş açacaklar. Amyrler de mecburen kendilerini göstermek zorunda kalacak. İşe siyasi ve askeri boyuttan bakacak olursak bu var olan krallık, imparatorluk ve büyük hanedanların birbirine girmesi için oldukça uygun bir ortamı beraberinde getirir.

Amyrlerin Öfke Odağı Kvothe

Çünkü Haliax’ın ismini Kvothe Amyrleri ararken öğreneceği bilgiler sayesinde bilinçaltına ,veya artık her nereyeyse, yerleştirecek ve Haliax’ı bu sayede öldürecek. Sonuç olarak bu hareketin amansız bir savaşı beraberinde getirmesi ve Chandrialıları kat be kat saldırganlaştırması üzerine Amyrlerin öfkesi Kvothe’a doğrultulacak dolayısıyla da karakterimiz kuytu bir yerde han açıp ismini değiştirerek bariz bir şekilde “ben aslında yoğum” demek zorunda kalacaktır.

Yani Taş Kapılar Amyrler için kovalamaca ve savaştan ibaret olacak. Muzur gördükleri bir veletten kurtulma amacı bile gütmeleri ihtimaller arasında sağlam yerini koruyor. Buna karşılık tabii Kvothe’un ismini silmeleri, onu isimlerden men etmeleri ve bugünkü vasıfsız gördüğümüz Kote’ye dönüşmesini sağlamaları da ayrı ve güçlü bir ihtimal. İsimler üzerindeki yetilerini de zamanında Selitos ile görmüştük. Bence Amyrlerin isimlere olan duyarı Ulu Taborlin’i(!) dahi geçecek düzeyde.

Skarpi ve Bredon: Amyr mi Chandrialı mı?

Son olarak bir de Skarpi ve Bredon’un hikayesine değinmek istiyorum. Skarpi’de hem bir Amyr esintisi hem de bir Chandrialı havası yakalamak mümkün. Öncelikle neden bu şekilde düşündüğümü açıklayayım. Skarpi’nin hikayesi bana kalırsa Lanre hakkında gerçek olan hikaye. Ama Chandrialıların gelip kendi gerçeklerini zaman buldukça başkalarına anlatan bu adamı öldürememe sebebi, bir Amyr olması. Yoksa şimdiye dek çoktan mavi alevler içinde yanışını okumuş olurduk. Üstelik anlattığı çoğu şey düzgünce incelediğimizde Chandrialılarla oldukça uyum sağlıyor.

Chandrialı olması da tabii bir ihtimal. İlle öldürülmedi diye Amyr olacak değil elbette. Ama buradaki sorun şu; Chandrialılar açığa çıkıp gerçeklerinin bilinmesini istemiyor. O zaman neden içlerinden biri bunu anlattığı halde Haliax’ın kılıcına kurban gitmedi? Çünkü bu onların bilerek anlattırdığı yanlış bilgiler dağarcığından ibaret. Bu sayede insanları çocuk yaşta kendilerinden uzaklaştırmayı istemiş olabilirler. Tabii bu ne kadar onların tarzı tartışılır. Bana kalırsa hiç. Yine de ihtimaller dahilinde. Ben daha çok Amyr olduğuna inanıyorum.

Bredon ise bir Amyr olabilir. Hatta bu ihtimal Skarpi’den oldukça yüksek. Çünkü geriye gidip bir düşünecek olursanız Ctaeh ile Kvothe konuştuğunda bu ağaç Tanrı Kvothe’a Maer’in yanındayken Amyrlere haddinden fazla yaklaştığını söylemişti. Maer kısımlarında Kvothe’un yaşadıklarını ve günlerini aklınıza getirecek olursanız burada en tuhaf kişi ve olay genelde Bredon çevresinde gelişiyordu.

Kvothe’a karakterin de anlayamadığı ve günden güne gelişen bir samimiyeti olduğu bittabi belli. Kendisine daha önce görmediği bir oyunu öğreten ve her gelişinde Kvothe’un bu konudaki gelişimini gözlemleyen Bredon Kvothe’a aslında Taş Kapılardaki bir mücadelesi için önemli ipuçları vermiş olabilir. Denna’nın hamisi olma konusu ise bana bir hayli zorlama gelen bir durum.

Tabii sizin tüm bunlar hakkındaki düşünce ve fikirlerinizi okumaktan zevk duyarım. Okuduğunuz için teşekkür eder sonraki teorilerde görüşmek üzere der ve çekilirim efenim.

Yorumlar