On Yıllık Çileden Çıkma – Starship Troopers

Starship Troopers denildiğinde akla sadece 1997 tarihli filmin gelmesinden deliren bir insan olarak bu yazıyı yazıyorum. Zira, az sonra okuyacağınız üzere Starship Troopers filminin, kitabıyla en ufak bir alakası, ilgisi, bilgisi ve -isi ile biten başka bir kelimesi yoktur, olmayacaktır, olamaz da… Benim özellikle filmde gördüğüm ve delirdiğim iki nokta var, biri şuursuz militarist yaklaşım, diğeri de Mobile Infantry ve paçoz piyadelik tasviri. İlk noktadan başlayalım hemencecik:

Kitap, ana kahraman olarak Juan Rico adındaki hispanik bir lise öğrencisini alır. Babası kalburüstü bir esnaftır (Rico çocukken annesinin pahalı Ming vazolarından birisini kırar), annesi ise bir ev kadını. En iyi arkadaşı Carl’ın gazına gelip askere yazılır. Bu toplumda askerlik 18 yaşında bir seçenek haline gelir, kitabın dediği biçimde “18 yaşına gelen her erkek veya kızın sahip olduğu ilk, (belki de son) tamamen özgür iradesiyle verdiği tercihtir; askere gitmeyi tercih ettiği anda kimse buna karışamaz.” Burada bize henüz söylemez Heinlein ama bu askerlik hizmeti oy hakkı kazanmanın tek yoludur.

İşte burada Heinlein’ın kendi kafasındaki ütopyayı anlatmak için kullandığı karakterlerden birisiyle, Bay Dubois, ile karşılaşırız. Bay Dubois Tarih ve Ahlak felsefesi dersinin hocasıdır. Bu ders, zorunlu olan ama kimsenin kalmadığı, ya da kitabın ifadesiyle “geçmek zorunda olmadığı” bir derstir. Ve daha kitabın başlarında neden Heinlein’ın askerlik hizmeti, oy kullanma hakkına sahip olmayı getirir düşüncesini temellendiren bir dersle karşılaşırız.

İşte Mobile Infantry böyle bir şey.

Bu ders özellikle önemlidir zira net bir tanımlama yapar H. Bay Dubois; şiddetin hiç bir şeyi çözmediği sözünü itinayla ezdikten sonra, yarım kolunu Rico’ya çevirip “Sen. Söyle bakalım bir asker ile bir sivil arasındaki ahlaki fark, eğer varsa, nedir?” diye sorar ve önemli tanımlardan birisi ile karşılaşırız:

“‘Fark’ diye dikkatlice söze başladım ‘kamusal erdem alanında yatar, hocam. Bir asker, üyesi olduğu politik çoğunluğun güvenliği için kişisel sorumluluk almayı kabul eder ve gerekirse hayatıyla onu savunur. Bir sivil ise bu sorumluluğu almaz.'”

Kitabın ilerleyen bölümünde daha da deşecek bunu Heinlein, ama kafasındaki fikri çat diye burada veriyor: Çoğunluğu korumak için canını hiçe sayan adama oy hakkı vermeyeceğiz de kime vereceğiz. Bireysel olarak çıkarını, canını, hiçe sayıp çoğunluğu koruyan insan, politik olarak doğru karar verir demeye getirecek Heinlein. Bunu da kitabın sonlarına doğru Rico subay okuluna kabul aldıktan sonra alacağı aynı derste anlatacak bize, hoca olan Binbaşı Reid’ın ağzından:

Belki de böyle bir şeydir.

Belki de böyle bir şeydir.

“[…] ‘Bay Salomon bana – tarihi veya teorik olmadan pratik bir biçimde- neden oy hakkının sadece askerliğini yapmış insanlara verildiğine dair bir sebep söyleyin’

‘Ah, çünkü [askerliğini yapmış olanlar] seçilmiş insanlardır efendim. Daha akıllılardır.’
‘Saçmalık!’
‘Efendim?’
‘Kelime çok mu uzun geldi. Sana bunun aptalca bir fikir olduğunu söylüyorum. Askere giden adamlar, sivillerden daha akıllı falan değiller. Hatta bir çok örnekte sivillerin daha akıllıca kararlar verdiğini görüyoruz. [Bilim ütopyası kurmaya çalışıp başarısız olunan tarihi bir örnek verir]. Size bir ipucu verdim Bayım, yakalayabildiniz mi?’
‘Ah, askerler daha disiplinlidir efendim’ diye yanıt verdi Sally.
Binbaşı Reid’in eşref saatiydi. ‘Üzgünüm. Kanıtların desteklemediği, çekici bir teori söylediniz. Siz ve ben askerde olduğumuz sürece oy vermeye iznimiz yok ve askeri disiplinin bir insanı kendi kendini disipline eder hale getirdiğine dair bir sağlama da yok; hatta sivillerin suç işleme oranı ile askerliğini yapmış insanların suç oranları neredeyse aynı. Ve sanırım unuttuğunuz nokta barış zamanında bir çok eski askerin çatışma görmeyen yan hizmetlerden geldiğini ve askeri disiplini tamamiyle yaşamadıklarını unutuyorsunuz.'”

Fazla uzatmayacağım, bu noktada oy sistemi ile alakalı fikirlerini paylaşır bizimle Heinlein ve kendi sisteminin niye iyi olduğu sorusuna şu yanıdı verir:

‘[…]Bizim oy kullanıcılarımızla, geçmiştekiler arasındaki fark nedir? Yeterince tahmin ettik, ben size bariz olanı söyleyeceğim: Bizim sistemimizde her oy kullanıcı ve siyasi koltuk sahibi insan, zorlu ve tamamen isteğe bağlı bir görev yaparak grubun çıkarını kendi kişisel çıkarının önünde tuttuğunu kanıtlamış insandır. Ve bu, tek pratik farktır. Bu insan bilgece kararlar vermeyebilir, kamusal erdemi eksik olabilir. Ancak tarihteki diğer liderler ile kıyasla ortalaması kesinlikle daha iyidir’

Yorumlar