Kaf Dağı’nın Ötesi: Darmas Köyü

Darmas Köyü bir oduncu köyüdür, kestikleri selvi ağaçları, gemi yapımı için çok değerlidir. İşledikleri keresteler, özellikle biraz daha güneydeki haliçlere kurulmuş tershanelerde talep bulur. Vadide yılın her dönemi ağaç kesilir. Yağmur döneminde nehrin suyu kabarınca tomruklar kıyıya daha yakın olan atölyelere toplanmak üzere nehre atılır. Atölyeden çıkan kereste kıyı boyundan tershanelere ulaştırılır.

Darmas kuzey sınırınına yakın olduğundan, her daim insansı kabilelerin akınlarıyla boğuşmuştur. Son yıllarda insansıların baskısı iyice artmış, bazı çok hırslı kabileler insanları vadiden sürüp kerestecilik işini devralmaya niyetlenmiştir. Darmas milisleri hem vadiyi kuzeyin ikliminden koruyan dağ sırasının eteklerinde, hem de ormanlık ve şekilsiz vadi tabanında sürekli olarak insansılarla dalaşırlar. Yıllarca engebeli arazilerde insansı kabileleriyle savaşmak, krallıklardaki en iyi kolcuların Darmas’da yetişmesine vesile olmuştur.

Büyücü

Darmas Köyü’nün ekonomik önemi ve savaş gücü potansiyeli, hırslı bir büyücünün ilgisini çekti. Büyücü Darmas Köyü’nün izolasyonundan koruması kolay bir üs, deneyimli kolcularından da bir koruma ve suikast kuvveti teşkil etmeyi planladı. Kendisi için siyasal bir güç zemini hazırlamaya ve en nihayetinde tanrılığa oynayacağı bir tarikatın temelini atmaya niyetlendi

Büyücü bir süre köyü uzaktan gözledi. İlk dikkatini çeken, ortalıkta dolaşan kızıl saçlı çocuk oldu. Yetişkinler çocuğu el üstünde tutuyordu, ama diğer çocuklarla ilişkisi problemliydi. Peygamber kompleksi yaratmak için ideal bir adaydı. İllüzyon ustası olduğu için büyü kullanarak, kızıl saçlı çocuğu ve köylüleri kolayca kandırdı. Kısa sürede köylüler çocuğun insanlığın Tanrısıyla konuşan bir peygamber olduğuna inandılar. Büyücü daha sonra gezici ermiş kisvesi altında köye sızıp, çocuğa yol gösterme bahanesiyle köyde bir kurtarıcı olarak kabul görmesini sağladı.

Çocuğun konuştuğu tanrı, insan ırkının üstünlüğünü, köy halkının etnik arılığını ve diğer halkların aşağılıklığını vurguluyordu. Yıllar boyunca medeniyet adına insansılarla boğuşmuş köylüler için bu tanrının sözleri çok makuldü. Onun adına bir tapınak dikildi ve haftalık ayinler düzenlendi. Bu sıralar savaştıkları insansıları canlı yakalayıp İsimsiz Tanrıya kurban etmeye özen gösteriyorlar.

Büyücü hala köyde yaşamakta ve zaman zaman büyü gücüyle çocuk için “mucizeler” yaratıp halkın inancını canlı tutmaktadır. Köylülerin İsimsiz Tanrıya olan imanını bir muska yoluyla kendine yönelendirmektedir. Şu anda istediği en son şey büyü ve uhreviye dair bilgisi geniş bir maceracı grubunun köye gelip planını bozmasıdır.

025_s

Yaşlı Kolcu

Çoğu köylünün aksine Yaşlı Kolcu, gençken köyü terkedip maceracılık yapmıştır. Emekli olunca vadi içinde, ama köyün nispeten uzağında bir klübe inşa etmiştir. Yaren hayvanı olan Ayıcık’la birlikte yaşar. Köyde olup bitenlerden haberi vardır. Hatta büyücünün sahtekar olduğunu ve kurduğu düzeni çok geç de olsa anlamıştır. Ama bu noktadan sonra insanlara laf anlatamayacağını da çok iyi bilmektedir. Sessizce tahta işlemekte ve aslında Elan olduğunu bildiği Julien’in zihinsel güçlerinin yakın zamanda etkinleşip kendi başına olaya müdahale etmesine imkan yaratacak bir karışıklığa sebep olmasını beklemektedir.

Tabii ki başkentten yollanan bir engizisyon görevlisi veya bir maceracı grup da aynı işlevi yerine getirebilir.

Hikayesi

Darmas Köyü’nü bir Lovecraft hikayesi gibi düşündüm. Bir grup engizisyon fedaisi sapkın köye gidecekti. Orada, İmparatorluğun denetiminden uzak kalmış köylülerin atalarının dinine döndüğünü, kanlı kurban törenleri yaptığını filan göreceklerdi. Yöre halkının nesiller önceki atalarının inşa ettiği tapınağın kalıntılarını inceleyip eski el yazması bulmaları gerekecekti. Julien, isimsiz ve karaktersizdi, sadece tarikatın mutant lideri olarak boy gösteriyordu. Yaşlı adam da sadece yol üstünde yaşayan ve “Evlat o kasabadan kimseye hayır gelmez.” diyen adam olacaktı. Asıl ana karakter, üç boyutlu bir fraktal olarak hem sonsuz büyük hem de sonsuz küçük olan Sonsuz Yılan tanrısıydı.

Bu fikri bir zemine oturtmamla yön değiştirmem bir oldu. Ne Lovecraft edebiayatının hissiyatını, ne de Fraktal Yılanın içerdiği dehayı aktaracak kapasitede olmadığımı biliyordum.

Tanrıyı işin içinden çıkarınca tarikatin kendisine yoğunlaşıp tanrı kavramını geri planda bırakmaya karar verdim. Tarikatın varoluş sebebini, birinin tarikat başı olma sürecini irdelemeye başladım.

Bu yazı, "Kaf Dağı'nın Ötesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar