American Sniper ve Amerikan Propagandası Hakkında

Anlatılmak İstenen?

Ben burada bireyin, yetiştirilme şeklinden dolayı şekillenen ahlak/millet/din/ırk kavramlarının onun ve toplumu üzerindeki etkisini gördüm. “Amerikan bakış açısı haklıdır, bizim askerimiz düşmanları şöyle yapar böyle yapar” şeklinde bir dayatma ya da alt metin olduğunu görmedim. Zira filmin böyle bir amacı yok. Filmin amacı Chris Kyle’ın hayatını, yetiştirilme şeklini, düşüncelerini, ikilemlerini ve savaşa giden askerlerin genel psikolojilerini anlamak ve anlatmak. Bunu da bir noktaya kadar başarıyor.

Gelen eleştirilerde, Iraklılara filmde yer verilmediği anlatılıyor. Bu doğru bir tanımlama ancak eleştirilecek durumu anlamış değilim. Bir savaşta, iki tarafı da anlatmak ya da savaş hakkında yorum yapmak hiç bir zaman yükümlülük olmamalıdır. Zaten filmin amacı da yukarıda söylediğim gibi savaşı değil bir tek adamı anlatmak. Eğer film üzerinden ABD – Irak savaşının açıklamalarını bekliyorsanız yanılırsınız. Yanlış bir şekilde yetiştirilen ancak gerçek bir asker olan bir adamın hayatını ararsanız ise doğru yönde ilerlemiş olursunuz. Bu yüzden American Sniper, beklentilerin doğru ayarlanması gereken bir film olarak çoğu filmden ayrılıyor.

Kyle'ın babasından "kurtlar, kuzular ve çoban köpekleri" üzerine değerlendirmeleri dinlediği sahne filmin ahlaki altyapısını oluşturuyor.

Kyle’ın babasından “kurtlar, kuzular ve çoban köpekleri” üzerine değerlendirmeleri dinlediği sahne filmin ahlaki altyapısını oluşturuyor.

Savaş hakkında yorum yapmak demişken, müthiş bir İkinci Dünya Savaşı klasiği olan Band of Brothers (Kardeşler Takımı) bile savaşta haklı haksız ayrımı yapmamayı tercih edip, karakterleri hem iyi hem de kötü özellikleriyle tanıtmayı seçiyor. (Yüzbaşı Speirs’in müthiş liderliği ve cesaretinin yanı sıra Alman esirleri vurması ve pahalı gümüş takımları yağmalaması gibi) Zira filmin (daha doğrusu serinin) amacı, söz konusu olayları yaşamış ve hayatta kalmış olan bir avuç askerin hikayesini izleyiciye anlatmak. Nihai olarak verdiği mesajın içeriğinde de savaşın kendisine, ABD’ye ya da Nazilere dair mesajlar yok. Sadece savaş gibi yıkıcı bir süreci en gerilimli noktalarında yaşayan bir grup adamın, birbirlerine nasıl bağlandığını ve tarihsel gerçekleri anlatmayı kendine amaç ediniyor.

Hal böyleyken, her savaş filminden belirli bir alt metin beklemenin mantığını da sorgulamak gerekebilir.

Sen Amerikancısın Galiba?

Derseniz muhakkak ki yanılırsınız. Buna rağmen, her yapılan işte farklı bir amaç arayan zihniyetten de, kapitalist Amerikan kültüründen olduğu kadar hoşlanmıyorum. Bu yüzden “propaganda eeöööö” şeklindeki film eleştirilerinden sıkıldığım için bu tanıtımı yapma gerekliliği hissettim.

Bununla birlikte, işin film tarafına gelirsek en dikkat çeken şeyin Bradley Cooper olduğunu görürüz. Bir zamanların yakışıklı oğlanı olan Cooper, epeyce bir süredir farklı rollerin adamı olduğunu gösteriyor. Açıkçası bir gün Johnny Depp gibi tıkanıp başarısız işlere imza atar mı bilinmez ancak oyuncunun uzun süredir sürekli yükselen bir grafiği olduğunu göz ardı etmek imkansız.

Erkek savaşa gider, kadın çocuklarla evde kalır. İnsanlık tarihinin kısa hikayesi...

Erkek savaşa gider, kadın çocuklarla evde kalır. İnsanlık tarihinin kısa hikayesi…

Fakat Cooper dışında filmde, elle tutulur bir oyunculuk sergileyen yok. Gerçi Chris Kyle ve biraz da eşi dışında ön plana çıkan karakter de yok. Bu yüzden film çok fazla derinliğe sahip değil. Tek bir adamın hikayesi, düz bir şekilde anlatılıp geçiliyor. Gerçekten değer kazandığı tek nokta ise hikayesini anlattığı adamın karakteri ve üstün yeteneği oluyor.

Filmi izleyeceklere tavsiyem, ön yargısız bir şekilde, iyi bir oyuncuyu ve önemli bir yakın dönem savaş figürünü tanımak için izlemeleridir. Ancak filmden çok fazla derinlik beklememek ve “6 tane oscar adayı film” diye beklentileri yükseltmemek yerinde olacaktır. Tabi ki propaganda diyerek çöpe atmadan önce de iyice düşünülmeli derim…

Yorumlar