Guardians of the Galaxy (2019) – Bir Uzay Kovalamacası

Yakın zamanda Guardians of the Galaxy ekibinin yeni çizgi roman serisi başladı, ancak güncel seriden bahsetmeden önce aktif takip etmeyenler için ekibin yakın dönemlerdeki diğer serilerinden ve bu yeni serinin doğrudan alakalı olduğu Infinity Wars event‘inden hızlıca bir bahsedeceğim.

Guardians of the Galaxy filmi öncesinde bazı fanların dışında çok az kişinin bildiği, Marvel’ın kozmik tarafındaki hikayelerde yer alan bir ekipti. Film ilk duyurulduğunda “Oha böyle karakterler mi varmış, herkes bitti de bunlara mı sıra geldi” gibi tepkiler vermiştim ben de. Ancak filmin başarısından sonra çizgi romanlarda da gittikçe daha çok görünmeye, önemli olaylarda büyük roller oynamaya başladılar. Seri önce 2013 de Marvel’ın en popüler yazarı Brian Michael Bendis’e verildi. Doğrudan filmdeki ekiple başlayan seriye bir yerden sonra Iron Man, Angela, Venom, Kitty Pride gibi karakterler de katıldı; rahat okunan eğlencelik bir seri yapmaya çalıştılar. Bendis’in işlerini genel olarak beğenen biri olsam da doğrusu pek beğenmemiştim seriyi zaten popülerliği de zamanla düştü.

Ardından 2017’de All-New Guardians of the Galaxy (2017) adıyla bu sefer Gerry Duggan yazarlığında yeni bir seri başladı. Açık ara çok daha iyi olan bu seride Marvel’ın klasik kozmik tonu geri geldi. Nova Corps, Raptors, Collector ve Gardener  gibi karakterleri bolca gördük. Drax’ın şiddeti bırakması, Groot’un bölünmesi gibi karakterler açısından önemli değişiklikler de gördük. Ancak Duggan’ın GotG yazarlığının son sayılarından anladık ki aslında bütün seri yeni bir olaya ön hazırlıkmış:

Infinity Wars Dönemi

Ergen Groot sonrası biraz da punk Groot görelim

GotG serisi, son sayılarıyla doğrudan Infinity Countdown’a bağlanıyor. Bu mini event’in konusu ise yeni yaratılan evrenle beraber (Kısaca: Secret Wars sonrası çokluevren Fantastic Four tarafından tekrar yaratıldı) Infinity Stones’a ne olduğu. Tam da Avengers: Infinity War’la aynı zamanda başlayan bu event’te aslında dişe dokunur hiçbir olay olmuyor, okumazsanız hiçbir şey kaybetmeyeceği bir seri. Taşların yeni sahiplerini görüyor ve bu süreçte başlarından geçen bazı olayları okuyoruz ama taşlar X değil de Y karakterde olsaydı da hikâyenin sonrasına çok da etkisi olmazdı, çünkü Countdown’ın ardından başlayan Infinity Wars serisinin daha ilk sayısında taşların hepsini başka bir karakter ele geçiriyor. Böyle olunca Countdown’ın filmin gazıyla biraz daha para kazanmak için yazılan bir şey olduğu daha da ayyuka çıkıyor.

Infinity Wars’un yeni gizemli karakteri Reqiuem hızlı bir şekilde hem taşları topluyor hem de Thanos’un kafasını uçuruyor! Kim bu karakter demeye kalmadan kendisinin Gamora olduğunu öğreniyoruz. Serinin çoğu Requiem’in yarattığı yeni evrenden (bizim evrendeki her karakterin başka bir karakterle birleştiği bir evren; Stephen Strange + Steve Rogers, Wolverine + Emma Frost vb.) kaçmaya ve onu durdurmaya bir ekibin hikayesi şeklinde geçiyor. Seri sonu itibariyle de:

  • Infinity Stones bilinç kazanıyor ve evrene dağılıyor. Şimdilik sadece dünyalı normal bir gence bağlanmış zaman taşınan haberimiz var. Diğerlerininin yeri gizemini koruyor.
  • Hikâyenin Coda adında yeni bir event’te devam edeceğinin duyurusu yapıldı yani bunca reklamı yapılan Infinity Wars da Countdown gibi aslında bir ön hikayeymiş.
  • Gamora’nın yarattığı toplama evren ve içindeki karakterler yok olmadı hala hayattalar.
  • Thanos öldü!

Kral Öldü!

Tekrar söylemek gerekirse: Thanos öldü. Tabii ki bu ölüm evrenin çoğu yerinde sevinçle karşılandı ama karakterlerin sürekli ölümden döndüğü bir evrende Thanos’un ölü kalacağından kim emin olabilir ki? Seri, Thanos’un kardeşi Eros’un çeşitli karakterleri (Howard the Duck’dan tutun Adam Warlock’a oradan Cyclops’un babasına kadar) cesedin başına toplaması ve onun vasiyetini açıklamasıyla başlıyor. Vasiyetine göre yıllarca her şeye karşı hazırlanmış Thanos, ölüme karşı da bir hazırlık yapmış. Ölüm durumunda başka birinin vücudunda yeniden hayata dönmek için düzenli olarak bilincinin bir yedeğini almış. Eros’un buna karşı hareket planı da potansiyel adayları öldürüp, Thanos’un geri gelmesi gibi bir ihtimali tamamıyla ortadan kaldırmak. Akıllarına gelen ilk aday da Thanos’un katili ve kızı Gamora’dır.

Yeni Guardians of the Galaxy serisi böyle bir ortamda başlıyor. Klasik ekipten Drax Infinity Wars’da geri kalanları kurtarmak için Soul World’de kalarak kendini feda etmişti, Gamora’nın nerede olduğunu son olaylardan sonra kimse bilmiyor, Rocket de bilmediğimiz bir sebepten takımın geri kalanıyla bozuşmuş herkesten uzakta bir hayat sürüyor. Anlayacağınız asıl ekipten elimizde sadece Quill ve Groot var.

Sonrası ise galaktik bir kovalamaca oyunu; Eros, Nebula, Gladiator, Cosmic Ghost Rider ve daha bir çok kişiden oluşan ekip Gamora’yı bulup öldürme peşinde. Bu sırada Thanos’un güvenilir ekibi Black Order ve Hela (En son, Unworth Thor serisinde Thanos’la yakınlaşmalarını görmüştük), Thanos’un bedenini ve başını bulup muhtemelen yeniden hayata getirme çabasında. Gamora’yı kurtarmaya çalışan Guardians of the Galaxy ekibi de artık konuşabilen ve bolca kendine güvene sahip Grott ile ne yapacağını bilemeyen Quill dışında Beta Ray Bill (filmlerde de gördüğümüz Stormbreaker’in asıl kullanıcısı) ve  Moondragon & Phyla-Vel çiftinden oluşuyor.

Gamora’nın peşindeki diğer ekibin de GotG’dan aşağı kalır yanı yok.

Diğer karakterlerin hikayelerine şimdilik çok girilmese de Quill ve Grott’un karakterlerinde yaşadıkları olayların, kaybettikleri kişilerin ağırlığı hissediliyor. İlk sayılardan gereksiz komikliklerle dolu bir seri değil de kaliteli bir hikâye okuyacağımız anlaşılıyor. Serinin ana gizemi Thanos’un ölümden gelip gelememesi olsa da muhtemelen ilerleyen sayılarda ekibe geri katıldıklarında hem Gamora’nın hem de Rocket’in ekipten ayrı dönemlerinde neler yaptıkları üzerine yeni hikayeler de okuyacağız.

Serinin çizimleri ortalama Marvel kalitesinin bayağı üstünde, çok çeşitli karakterler görsek de beni rahatsız eden bir kareye rastlamadım. Şu ana kadar yayınlanmış (4) ve tanıtımları yayınlanmış (3) sayıların hepsinin çizeri Geoff Shaw. DC ve Marvel’da yazar sabit kalsa da çizerlerin her birkaç sayıda değişmesi alıştığım ama pek de sevmediğim bir durumdu. GotG’da böyle olmamasına sevindim. İsmen bildiğim de bir çizer değildi ama biraz bakınınca serinin yazarı Donny Cates’le daha önce de Thanos ve Cosmic Ghost Rider serilerinde çalıştığını gördüm. İkili beraber görmeye alışacağımız isimlerden olacak gibi duruyorlar.

Yazarımız Donny Cates’in adını anmışken de biraz onu övelim. Kendisini ilk kez Jeff Lemire’den devraldığı Thanos (2016) serisiyle tanıdım. Lemire o seride hem Infinity (2013)’den beri devam eden bazı hikayelerin tamamlamış hem de Thanos’un karakter gelişimini çok güzel anlatmıştı. Cates devraldığında benzeri bir hikâye yazmak yerine gelecekte geçen, Thanos’un Thanos’la yüzleştiği bir hikaye yazdı. Ardından bu hikâyede yarattığı Cosmic Ghost Rider (Ghost Rider olmuş, milyonlarca yıl yaşamış, delirmiş bir Frank Castle)’a bir mini seri yazdı. Bu mini geçen yıl Marvel’dan çıkan en iyi serilerden biriydi. Halen devam eden Venom’unu okumaya fırsatım olmadı ama bolca övüldüğünü duydum. Kısacası Cates Marvel’ın kozmik tarafında yazmaya alışmış, Marvel’ın yeni nesil başarılı yazarlarından biri.

Özetle Guardians of the Galaxy ekibini ve kozmik Marvel’ı seven/ merak eden herkesin kesinlikle seveceği, okuması gereken bir seri olmuş. Her ne kadar hikaye temelini geçmiş olaylardan alıyor olsa da iyi de bir başlangıç noktası olduğunu düşünüyorum.

Yorumlar