Suça Davet – The Violent

Image Comics’in yayın skalasına hayran olmayanımız azdır sanıyorum. Bugüne kadar, Spawn’dan tutun, Kara Bilim, Chew gibi birçok başarılı çizgi romanı bizlere kazandırdılar. Yavaş yavaş ülkemizde de Image Comics’in ufak da olsa bir okuyucu kitlesi oluşmaya başladı. Artık süper kahraman algısından uzak, bazen daha gerçekçi, bazen de daha fantastik öyküler okumayı arzulayan insan sayısında bir artış gözlemlediğimi de belirtmeliyim. İşte bu ufak, ama kendi içinde pek de tatlı olan okuyucu kitlesine yeni bir seriyi tanıtmak istiyorum; The Violent.

Seri suçlara anti kahraman bakış açısı ile yaklaşan sevdiğim pek çok suç filmi ve dizisi bulunur. Bu bahsettiğim tarza en iyi örnek Sons of Anarchy‘dir. Çünkü karakterlerin birbirleriyle bağları, politik altyapıları ve her insanın doğasında bulunan öfke, korku gibi duygular dizi karakterlerini suça iten şeylerdi. Artık alışılageldik psikopat tiplemesi benim pek de hoşuma giden bir şey değil. Suçluyu, suça iten sebepler vardır ve bunlar onun benliğinin yanı sıra, yaşadığı çevre, geçmişi, ailesi gibi çeşitli dış etmenlerle de ilintilidir. Elbette kişilerin bütünüyle suçsuz olduğunu iddia etmiyorum. Ancak onları suça iten çevrelerindeki sebepleri irdelemeden suç anlaşılamaz. Bu konuyu Sefiller kitabında Victor Hugo benden çok daha iyi bir şekilde açıklamış:

“Eğer ruhumuz karanlıkta kalırsa, günahlar çıkar ortaya. Suçlu günahı işleyen değil, karanlığı getirendir.”

TheViolent_01_01_color

Ufaktan Suça Karışmak

The Violent, maddi sıkıntılarla yaşayan bir çifti ve madde bağımlısı eski eşi anlatıyor. Dünyalar tatlısı çocukları da var. Bu maddi sıkıntıların beraberinde gelen ruhsal bunalımlara, çocuk sahibi olmanın getirdiği zorluklar da eklenince kahramanımızı marketten, kızı için süt ve ev için ekmek çalarken buluyoruz. Bizim gördüğümüz kadarıyla suça ilk karıştığı nokta burası. Kurgu içerisinde, can çekişen “Amerikan Rüyasını” da defalarca hissediyoruz. Amerikan işçi sınıfının ve suçluların durumunu çok iyi anlatman The Violent, aynı zamanda bilgilendirici bir çizgi roman. Kenar mahallelerde gezinen çeteler, her sabah işlerine giden insanlar ve geçim derdi… Evet aslında Freud’un da belirttiği gibi bu dünyada yapılan her şey ya açlıktan, ya da cinsellikten…

Çizgi romanı kurgusu ve hikayesi anlamında beğendiğimi söyleyebilirim ama neredeyse 2 ayda bir çıkması bana sıkıntı veriyor. Yani şunu iki haftada bir veya ayda bir çıkartsalar ne olur? 3. sayısı çıkalı bir aya yaklaştı ve 4. sayı da 4 Mayıs da çıkacak. Eğer henüz başlamadıysanız, takipte kalmak için geç kalmış sayılmazsınız.

tumblr_nxzlv6fxeN1rktax6o1_1280

Serinin çizimlerini Adam Gorham üstlenmiş. Çizgilerine pek alışık olamasam da kötü diyemem; ancak çok beğendiğimi söylemek pek de içimden gelmiyor. Bence çizimden daha önemli olan hikayeyi Ed Brisson yazıyor ve gerçekten çok iyi. Gerek gerek diyalogları, gerekse konunun işlenişiyle The Violent’ın onun kalfalık eseri olacağına inanıyorum. Evet kalfalık, çünkü yazarın çok yüksek bir potansiyeli var ve eminim ki gelecekte ustalık eseri olarak çok daha iyi şeyler ortaya çıkartacaktır. Ben şimdiden kıskacıma aldım.

Eğer bir çizgi roman hakkında en ufak bir fikriniz dahi yoksa, size ilk başta o kitabı satacak şey kapağıdır. Özellikle de kapağındaki renk kullanımlarıdır. Ancak kapak dikkatinizi çekerse kitabın içine, çizimlerine ve konusuna bakarsınız. İşte bu bağlamda raflarda hemen göze çarpan bir eser, The Violent. Bu eşsiz kapaklarda kullanılan tipografi de çok şık duruyor. Tipografi kısmından kim sorumlu bilmiyorum ama kapakları çizen Michael Garland’ı bol bol tebrik ediyorum. Umuyorum ki siz de beğenirsiniz.

İyi okumalar.

Yorumlar