Marvel Cinematic Universe: Çizgi Roman Uyarlamalarının Şafağı

Thor (2011)

Thor çizgi romanları Shakespeare-vari entrikalara şahit olunan bir atmosfere, yine Shakespeare elinden çıkmış tutkulu, asil karakterlere sahip olduğu için bu filmin de o atmosferi yansıtması büyük önem arz ediyordu. Hollywood’da Shakespeare denince akla gelen tek bir isim vardı: Kenneth Branagh!

thor 2

Shakespeare uyarlamaları ile ünlenen Branagh, İngiliz asıllıydı ve çizgi roman uyarlamalarına hevesli birisiydi. Geek camia kendisini Harry Potter ve Sırlar Odası’ndaki Gilderoy Lockhart rolü ile hatırlar. Aslında kendisi iyi de bir yönetmendir ancak Thor filmi ile çok başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Aslında Thor filmi için vasat denilebilir ama kötü olduğuna katılmam mümkün değil. Özellikle kameranın hafif eğri olduğu “Dutch frame” çekimleri ve Loki-Thor arasındaki tutkulu çekişmeyi anlatışı gayet iyidir ama filmi asıl bozan şeyin dünyada geçen anları olduğunu söylemek gerekiyor. Yine bir filme bir sürü şey sokacağım telaşı bizi Thor’un hikayesinden uzaklaşmamıza yol açıyor. Zaten bu filmle asıl ün yapan tam anlamı ile Shakespeare oyunlarından çıkmış bir kötü olan Loki ve onu canlandıran Tom Hiddleston oldu. Bugün Tumblr kızlarının taptığı ve İngiliz oyuncular arasında hatrı sayılır bir yer edinen Hiddleston’a ilk başta Thor rolü için başvurulsa da (casting videoları internette var ama sakın izlemeyin) Loki için seçilmesi MCU için hayırlı olan ikinci büyük olay diyebiliriz sanırım.

Captain America: The First Avenger (2011)

2011’in Haziranın da bir başka Avenger karakteri hayat buluyor. Aslında çizgi romandaki forsu açısından hepsini sollayacak bu kahraman, Captain America’dan başkası değil. Marvel’ın Superman’i tadında olan Cap, Marvel’ın bütün evrelerinde önemli roller oynamış birisi. Bu yüzden filminin de çok iyi uyarlanmış olması gerekiyordu. Ancak filmi Jumanji ile iyi bir iş çıkartmış Joe Johnston’a emanet etmek riskti. Feige’in yaratıcı yönetmenlerle çalışma şevki bazen kötü sonuçlara sebep olabiliyordu. Doğrusu Iron Man’den bu yana MCU’dan çok iyi bir iş çıkmıyordu. Üstelik Iron Man’in kendisi de izleyicisini hayal kırıklığına uğratmıştı. Gişe anlamında olumlu ama eleştirel anlamda olumsuz bir gidişat vardı. Bu süreç içerisinde Captain America: The First Avenger filmi bir başka hayal kırıklığı oldu. Aslında film eleştirmenlerce öyle yerin dibine gömülmedi ancak bu sefer Marvel’ın en güvendiği taraftan gişeden ağır bir darbe yedi. Her ne kadar bütçesini ikiye katlasa da 370 milyon dolar gibi bir rakam, stüdyo için gülünçtü.

captain america

Bugüne kadar Marvel’ın en iyi yaptığı işlerden biri casting oldu ve Captain America filmi içinde değişen bir şey yoktu. Tommy Lee Jones ve Hugo Weaving gibi iki ustanın karşısında Hayley Atwell, Dominic Cooper gibi yeni yıldızlar yeşeriyordu. Cap seçimi de gayet iyiydi ancak Chris Evans’ın Fantastic Four’daki kötü performansı fanları bu kararı sorgulamaya itmişti. Evans’ın kendisi de uzun soluklu bir iş yapmaktan korkuyordu, ama onun için MCU süreci, hem oyunculuğunu geliştirme, hem de Cap karakterini geliştirmesi açısından çok verimli oldu. Ayrıca bu filmin “after credits” sahnesi itibari ile doğrudan Avengers’ı işaret etmesi de izleyiciyi heyecanlandıran önemli bir detaydı.

The Avengers (2012)

Geldik büyük topa. 4 Mayıs 2012’de sinema tarihi açısında mihenk taşı olacak bir olay yaşandı. Tarihte ilk defa aynı evreni paylaşan farklı filmlere sahip kahramanlar tek filmde buluştu ve büyük Marvel projesi hayat buldu. The Avengers vizyona girmişti ve gişeyi resmen altüst edecekti. Üstelik bu filmin stüdyoya getirisi sadece gişe rakamları değildi. Bir ton olumlu eleştiri, evreni genişletme ve daha yaratıcı olabilme imkanını da getiriyordu.

avengers

Feige’in Favreu seçiminden bu yana yaptığı en iyi ikinci seçim Whedon oldu. Joss Whedon piyasanın bilinen en geek abilerindendi. Seyirci onu Buffy the Vampire Slayer serisi ile tanımış, Firefly ile baş tacı etmişti. Televizyon işleri ile bilinen Whedon’ın sinemada şans bulduğunda yapabilecekleri büyük bir merak konusuydu. Ancak kendisinin geçmişte Marvel’da çizgi roman yazarlığı yapmışlığı da vardı. Kalabalıkları yönetmedeki becerisi, diyalog yazma konusunda başarısı ve rol paylaşımını bilmesi, bu adama böyle bir kadrodan, böyle bir mükemmel bir film çıkartmasını sağlayan etmenler oldu. Kimisi için The Avengers, yüksek bütçeli bir Power Rangers bölümünden farksız olsa da, filmin konusu o kadar iyiydi ki kötü eleştirileri kendiliğinden def ediyordu. Bugün geek camianın dillerine pelesenk olan bir çok repliği içinde barındırmasını geçtim, 12 Angry Men gibi güçlü filmlere yaptığı referanslar olsun, akılda kalıcı plan sekansları olsun, Mark Ruffallo’nun da katkıları ile sonunda Hulk’u adam akıllı görebilmemiz ve bütün bu kahramanları omuz omuza savaşırken izlememiz filmi bir ziyafete dönüştürmüştü. Bugüne kadar atılan temeller, güçlü bir sonuca evrilmiş ve Marvel bu film ile ilk fazın bittiğini müjdeleyip, devam filmleri ile hayatımızdan daha çok zaman çalacağını müjdelemişti.

Yorumlar