Lavuk Evil Paladin’in Hikayesi – Bölüm 4

Şirket olarak maşallahımız var. Artık Bükülmez Kalkan Şövalyeleri gibi iyi eğitimli beyaz yaka uzmanlarımız oldu, tepe devini de depo elemanı gibi kullanacağız. Beş sığırlık malzeme taşır bu maşallahı var. BKŞ köyle vedalaşıyorlar, bizimle birlikte Gümüşel’in adamlarını bıraktığımız yere doğru, geri dönmeye karar veriyoruz. Kuzen Zuros’u da devden sorumlu departman müdürü yapıyorum.

giantHillÇürümetruk mu, O da Neymiş?

Geri dönerken, sıradaki görev üzerine tartışıyoruz. Çürümetruk’taki warlock olan kuzenimizi bulmaya gidecektik. Tam o sırada, dağ başından bir yerlerden geçerken, karşımızdan ihtiyar bir kadın geliyor.

Şimdi efendim, bu tarz RPG oyunlarına yabancı olmayanlar bilir. Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerdeki yaşlı kadınlar çok sakattır. Ya tanrı avatarıdırlar seni denemeye gelmişlerdir ya da güçlü başka bir yaratık olabilirler, ancak asla yaşlı bir kadın olmazlar. Hal vaziyet böyle olunca, oyunlarda karşınıza çıkabilecek en tehlikeli şey, daima yaşlı kadınlardır. Bu yüzden ben; yaşlı kadını görünce ilk defa irkiliyorum. Kadın yaklaşırken ne olur olmaz diye uzaktan kışkışlıyorum:

Estanerion (ben) : Deyze yaklaşma beri dur!
Yaşlı Kadın : Çürümetruk’a sakın gitmeyinnnnn!
E : Ne diyon deyze?
YK : Gitmeyin, öleceksiniz! Oradan kimsse geri gelemeeeez!
E : Deyze Amerikan gençlik filmine çevirdin iyice. Oraya giden geri dönmez felan…
YK : Karanlık güçler iş başında, lanetleneceksiniz üzerinizde gözler var!
E : Bak deyze dedik el kaldırmadık. Kafamı bozma haaa!

İçimden “kadına dayağa karşıyız ama bu kadın dövülür Yalçın Ağabey” diye söyleniyorum. Kadına doğru hamle yapıyoruz, Gümüşel hemen oku sallıyor. Kadın duman olup havaya karışıyor. Vay, büyü felan var diye bir an için öylece kalıyoruz.  Gümüşel’le Zuros’un dipleri düşüyor ama ben çok etkilenmiyorum tabi. Hıh…

Bu olay üzerine bir değerlendirme yapıyoruz, bizi istedikleri yerde bulabiliyorlar ancak durdurmak için bir şeyler yapamıyorlar. Demek ki gitmemizi istemeyen güçler her kim iseler, göründükleri kadar da güçlü değillermiş. O zaman yolumuzdan caymaya gerek yok. Basitmiş ya çok düşünmemize gerek yokmuş aslında…

Gominist Faşist Tartışması

Yolda ilerlemeye devam ediyoruz, bir kaç güne kadar Gümüşel’in haydutlarını bıraktığımız yere varacağız. Yolda boş durmamak için fikir ve inanç jimastiği yapıyorum.

Estanerion (ben) : Kuzen senin bu adamlar pek güvenilir değiller biliyorsun.
Gümüşel : Bilmem mi, aynı benim gibiler.
E : La havle… Diyorum ki; yanlarına gittiğimizde, biz yokken bunlardan kavga çıkaran, en ufak bir disiplinsizlik yapanlar olduysa ibretlik olsun diye asalım!
G: Ne asması ya!
E: Kafalarını kessek de olur, o kısmı çok farketmez. Ama disiplin lazım bunlara, yarın bir gün bizi bırakır giderler.
G : Eeeee normal bu?
E : Hay senin Dünya görüşüne… Nasıl normal oluyormuş?
G : Haydut bunlar abicim, ölümüne bizimle mi kalacaklardı?
E : Haydut olmaları, dağ başında büyüdükleri için otorite görmediklerindendir. Şimdi otorite görüyorlar işte, eskisi gibi davranamazlar.
G : Bence davransınlar…
E : Oğlum sen nasıl soylusun, bunlar it köpek la bizim gözümüzde. Hepsi bize yani soylulara hizmet etmek için varlar, ailemizin doktrinini hiç anlamamışsın sen!
G : Ne alakası var ya adamlar salak mı hayatını bize adasınlar?
E : Adayacaklar tabi. Ya seve seve ya da…
G : Valla biz bunlarla bir kaç yıldır omuz omuza savaştık, gidip asamam durduk yere.
E : Olmayacan sen, git tarlada çalış o zaman omuz omuza… Bir de türkü söylersiniz kardeşlik üzerine tam olur.
G : Adamlarım onlar benim ya!
E : Haa adamların ya doğrusun baya sadıklar sana Allah için… Daha 1 hafta önce Tazı denen herifin peşine takılıp seni terk etmediler mi? O sırada seni yakalasalar bir güzel keserlerdi gırtlağını.
G : Para içindi o…
E : Diyorum ki ailemizin savaşına katılacakları zaman da para için karşı saflara katılırlarsa? Böyle ortada ne olacağı belirsiz adamlar olacaklarına, hiç olmasınlar daha iyi!

Epeyce tartışıyoruz, bir süre sonra “çok istersen sen git cezalandır” diyor. Ama bir yandan da DM’e gizli mesaj gönderiyor, bana kızdı ya “uygun bir anında adamlarına devi öldürün” diye emir veriyormuş adamlarına. Ulan arada ailenin şerefi olmasa seni var ya kuşbaşı kuşbaşı… Pis herif. Neyse…

lavukEVil

Yeni Devremülk Alıyoruz

Nihayet Gümüşel’in haydutlarını bıraktığımız yere geri geliyoruz. O civardaki bir kaç düzine hobgoblinin elinde olan eski ve ufak bir kaleyi ele geçirmişler. Benim izcilerin de gazlamasıyla duvarlarına aile sembollerimizi asmışlar, göndere bayrağımızı çekmişler. Aferin lan, çok hoşuma gidiyor bu durum hemen yumuşuyorum. Bir de Kızılöfke Marşı patlatsalar dayanamam ağlarım, o derece…

Bu sırada, insan kaynakları departmanımız gibi olan ailemizin izcilerine de soruyorum biz yokken taşkınlık yapan oldu mu diye. Olmamış…

Kimseyi sallandırmamaya karar veriyorum. Oradayken bütün adamlara bir konuşma yapıyoruz. Devden bahsediyoruz korkmasınlar diye, bizim atılacağımız bir macera daha olduğunu, işimiz bitince dönüp hepsini alacağımızı söylüyoruz. Hepsinin keyfi yerinde, civardaki bir köyden kadınları, yemekleri felan yağmalamışlar, iyice yerleşmeye başlamışlar kaleye.

Kalede bir gece kalıyoruz ancak Gümüşel denen kuzenim, ailenin çıkarlarına karşı gelen kaotik düşünceler beslediği için normal olmayan bir rahatsızlığa tutuluyor. Gece bir rüyalar, ateş basmalar felan… Sabaha da midesi ağrıyor, iyi hissetmiyor. Bize de bir şey söylemeden gidip bir ağaç dibine hacetlenmeye çalışıyor. Olmayınca klasik kabız yöntemlerini deniyor, detayına burada girmiyorum. Bilen bilir…

Bu yazı, "Lavuk Evil Paladin'in Hikayesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar