İkircikli Bir Ütopya: Mülksüzler

Anarres toplumunda bireycilik yoktur, Odocu düşünce buna izin vermez. Mülk edinmeme, sahip olmama, hiçbir şeye ve hiçbir kimseye bağlanmama temel felsefedir. Hikâye, Anarres’te yaşayan fizikçi Shevek’in, uzun zamandır üzerinde çalıştığı Eşzamanlılık Kuramı’nı yayımlamakta, insanlarla paylaşmakta ve anlatmakta zorluk çektiği gezegeninden, kardeş gezegen Urras’a gitmesiyle başlar. Urras, toplumsal yapı olarak Anarres’in tam tersidir, kapitalizmi temsil eder ve acımasızca uygular, muazzam bir tüketim toplumu oluşturmuştur. Shevek’in Urras’a gitme isteği Anarres’lilerce pek iyi karşılanmaz (zaten Shevek’in çalışmasını basmak istememelerinin esas nedeni de, bunun Urras’ın işine yarayabileceği korkusudur) ancak Urras’lıların gezegenlerine gelmesini kesin bir şekilde reddettikleri için, Shevek’in karşı gezegene gitmesi kaçınılmaz olmuştur.

mulksuzler3Mülksüzlerin yaşadığı Anarres’ten bir anda Mülkiyetçilerin gezegeni Urras’a, ana yurda, giden Shevek, başlangıçta kendini etrafına alıştırmakta, buradaki yaşam tarzına ve tüketime ayak uydurmakta güçlük çeker, fakat güç geçtikçe kendini çalışmalarına yönlendirmeye gayret eder. Ancak çok geçmeden, Urras’ta da bu sözde ideal düzeni sorgulayan anarşist bir yapılanmanın, bir Odocu topluluğun olduğunu keşfeder ve onlarla iletişime geçer. Bu insanlarla uzun ve verimli tartışmalar yapan, onlarla meydanlara çıkan Shevek, kendini yine çalışmalarının, gezegene gidiş amacının çok ötesinde olaylar içinde bulur. Mülksüzlerin dünyasında da Mülkiyetçilerin dünyasında da kendine bir yer bulamayan Shevek, deneyimleriyle hikâye boyunca adeta Odocu düşünceyi yeniden yapılandıran, eksik ve suiistimal edilmiş kısımlarını onaran konuşmalar yapar, fikirler ortaya sunar. Bir yandan da eşliliği seçen Shevek (Anarres toplumu bildiğimiz anlamda aile yapısına ve ahlâk kurallarına sahip olmayan bir topluluktur ve gerek karşı cinsten gerekse aynı cinsten bir eş seçip “eşli” olmak kişinin seçimine bırakılmıştır) eşi Takver’le idealist bir yaşam tarzı sürmeye çalışmaya ve bireyciliğin yasak olduğu bir toplumda aidiyeti ve aşkı sorgulamaya çalışmaktadır.

Tüm kuramlar içerisinde en idealist olanının anarşizm olduğunu düşünen Le Guin, Odoculuk sisteminin anarşizm olduğunu düşünür. Le Guin bu görüşünü şu sözlerle destekler: “Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin’in, Goldmann ve Goodman’ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlakî ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır.”

mulksuzler4

2014 National Book Awars töreninde Neil Gaiman Hayat Boyu Başarı Ödülünü Ursula’ya takdim ederken.

Yirminci yüzyılın en önemli eserlerinden biri sayılan ve aslında yüzyılsız, zamansız ve kategorisiz bir eser olan Mülksüzler, ideal yaşama, ideal insana, evrenin yapısına, zamana ve zamansızlığa değinen, toplumsal, bilimsel ve varoluşa ait güçlü söylemleriyle okurunu derinden etkileyen bir yapıt. İnsanın yaşamını ve düşünce yapısını şekillendiren, onu birbirinden çok farklı hislerle kutsayan ve kimi zaman evrenin, o sonsuz bütünün bir parçası ve esasen kendisi olduğunu hatırlatarak gözlerini nemlendiren, kimi zamansa var olan ideolojileri sorgulatan söylemleriyle okunmaya fazlasıyla değer bir kurgu. Ülkemizde Metis Yayınları tarafından (Levent Mollamustafaoğlu’nun muazzam çevirisiyle) yayınlanmış bu eser, hâlâ okumamış olanlar için büyük bir boşluk, bir kayıp, okumuş olanlar içinse yepyeni bir keşif.

Laia Asieo Odo, “Bütün olmak parça olmaktır,” diyor. Ursula Kroeber Le Guin ise “Kendimizi kendimizden, an’ı zamandan ve hangi toprak parçasında, hangi gezegende yaşarlarsa yaşasınlar tüm canlı varlıkları birbirinden ayıran duvarlar yıkılana kadar hepimizin birer ‘olumsuz, tersine duvar ustası’ olmamız gerektiğini” düşünüyor. Ve bu iki kadının çığlığı zamanı da uzamı da umursamayan bir boyutta buluşuyor. Sonunda Mülksüzler çıkıyor ortaya.

Keyifli okumalar.

Yorumlar