Zaman Yolcusu’nun Anıları- Zaman Makinesi

Zaman yolculuğu kavramı birçok dinde ve kültürde karşımıza çıkar, Hint mitolojisi ve Budizm ise bunların en başında gelir. Geçmişten günümüze birçok kahraman zamanda yolculuk yapmış, dünyayı kurtarmış veya gelecekte, geçmişte sıkışmıştır. Zaman makinesi veya zamanda yolculuk geçmişin çok absürt bir olayı iken günümüzün en baba popüler kültür ögelerinden birisi haline gelmiştir. İzlediğimiz birçok film, dizi veya okuduğumuz birçok kitap zaman makinesi veya zamanda yolculuğu bolca işlemiştir. Örneğin, Interstellar, The Flash, X-men…

Bilimkurgunun bilime gösterdiği yol açısından daha etkili olduğu 19. yüzyılda Avrupa ve Amerika’da birçok bilimsel etki görmüşüzdür. Örnek vermek gerekirse Nikola Tesla benim için bu süreçteki en büyük isim olabilir. Edisoncular dışarı! Bilim ve bilim adamları geçmişte yaptıkları işlerden şevk veya kamu yararı güderken kapitalizmin gelişmesiyle bilim halk için bilim kavramından öte endüstrilerin para yapma makinesi haline gelmiştir.

19. Yüzyılda Bilim ve Bilimkurgu

Bilim hiçbir çağda tam olarak özgür olamamıştır, orta çağda dinsel dogmaların esiri olan bilim, Rönesans ve Reform hareketleri ile dinsel dogmanın etkisinden kurtulmuş daha özgürlükçü bir ortamda çalışma imkanı bulmuştur. Yaşasın Johannes Gutenberg. Politik ideolojilerin üstünlük sağlamaya çalıştığı 19. yüzyılda ise bilim kendi özgürlüğünün son yıllarını yaşamakta ve kontrolünü yavaş yavaş kapitalizme bırakmaktaydı. Kapitalizm’in artık durdurulamaz hale geldiği günümüzdeyse bilim yukarıda da belirttiğim gibi endüstrilerin para yapma makinesi haline gelmiştir. Yani üretilen yeni teknolojiye sahip olmamız için ona ciddi miktarda para ödememiz gerekmektedir. O parayı ödememiz için de ciddi bir oranda algı kontrolü altına alınırız. Gahrolsun gapitalizm!

Jules Verne

Jules Verne

Bilimin insan hayatını daha net bir şekilde etkilediği 19. yüzyılda ise bilimi edebiyata katma fikri daha yeni yeni oluşmuş bir akım olarak değerlendirebiliriz. Bu akım sonucunda kendi çağının en büyük iki bilimkurgu yazarı ortaya çıkmıştır. Jules Verne ve Herbert George Wells. Bu ikili yazdıkları şeylerle bilime yol göstermeyi hedefledilerse de H.G. Wells, Jules Verne’e göre daha sert yapıtlar ortaya koymuştur. E tabii Jules Verne’i de yabana atmamak gerekir ancak üslup ve işlenilen konu olarak baktığımızda H.G. Wells benim her zaman favorim olmuştur.

Herbert George Wells Kimdir?

“Bir insan yazdığı her kitapla yüzyıldan fazla süredir konuşulur mu?” sorusunun cevabıdır Herbert George Wells. Modern bilimkurgunun kurucularından kabul edilen Wells, yazdığı eserlerle birçok konuya değinmiştir. Çağdaşı birçok bilimkurgu yazarının dışında kendisi olaylardan çok o olayın sosyolojik durumuna daha çok değinmiş ve siyasi görüşlerini birçok kitabına da aktarmıştır. Her ne kadar kendisine Sosyalist dese de bence Sosyal Darwinist yönü çok daha ağır basar. Jules Verne’den hem çok etkilenmiş hemde çok zıt düşmüştür. Jules Verne yazdıklarıyla bilime yön göstermeyi hedeflediyse de Wells’in romanları daha absürt olduğu için Wells’in hayal gücünü günümüzde hala gerçekleştiremedik. Nerede Zaman Makinesi, nerede Görünmez Adam? Yazım dili olarak da en az seçtiği konular kadar sert olan Wells “Hiçbir zaman yaşamı sunmadım. En nesnel yazılarım, değişimi amaçlayan eleştiriler ve kışkırtıcı metinlerdir.” diyerek romanlarının ve diğer yazılarının üslubunu çok güzel açıklamış. H.G. Wells sadece bilimkurgu yazarı özelliğiyle değil, aynı zamanda iyi bir tarihçi ve politikacı özellikleriyle de tanınır; politik açıdan yazdığı en önemli eserlerden birisi olan “Outline of History”‘nin “kalıcı dünya barışı için uluslararası hükümet fikri”ne Atatürk, Nutuk kitabında aşağıdaki cümleler ile değinmiştir:

“Millete, şunu da hatırlattım ki, kendimizi, dünyaya egemen sanmak aymazlığı, artık sürmemelidir. Gerçek konumumuzu, dünyanın durumunu tanımamaktaki aymazlıkla, aymazlara uymakla milletimizi sürüklediğimiz yıkıntılar yetişir. Bile bile aynı acıklı durumu sürdüremeyiz. Efendiler, İngiliz tarihçilerinden Wells, iki sene evvel yayımlanan, bir tarih yazdı. Yapıtının son sahifeleri “dünya tarihinin gelecekteki evresi” başlığı altında birtakım düşünceler içeriyor. Bu düşüncelerde güdülen konu; “Federal bir dünya devleti” dir. Wells, bu bölümde, birleşik bir dünya devletinin nasıl kurulabileceği ve böyle bir devletin önemli ayırıcı niteliklerinin neler olacağı üzerindeki düşüncelerini ortaya atıyor ve adaletin ve tek bir kanunun egemenliği altında dünyamızın alacağı durumu canlandırmaya çalışıyor. Wells, “bütün egemenlikler, tek bir egemenlik içinde eritilmezse, milliyetlerin üstünde bir güç yaratılmazsa dünya yok olacaktır” diyor ve “gerçek devlet, çağdaş hayat koşullarının bir zorunluk haline getirdiği dünya birleşik devletlerinden başka bir şey olamaz.”; ‘kuşku yoktur ki insanlar, kendi ortaya çıkardıkları şeyler altında ezilmek istemezlerse er geç birleşmek zorunda kalacaklardır.’ diyor.”

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar