Geç Olsun Güç Olmasın – Terminator

Dövüşe Zarafet Katan T-X

Tam aklımdan “Hiç dişi Terminator yok mu?” diye geçirirken üçüncü filme başladım ve sorumun cevabına kavuştum. Kendisi pek gelişmiş silahlara sahip olsa da, bu kadar gelişmiş bir Terminator’ün insan tepkilerine benzer tepkiler verememesine takılmadım değil. Çünkü dişi yok edicimiz T-X, oldukça güzeldi fakat o kadar ifadesiz bir duruşu vardı ki, 2029’da yaşıyor olsaydım muhtemelen kendisinin Terminator olduğunu kilometrelerce öteden söyleyebilirdim. Kendisini benim bulunduğum karargaha gönderseler insan sanmazdım diye düşünüyorum.

"Ne? Kıyamet günü mü?"

“Ne? Kıyamet günü mü?”

Ergenlik sonrası John Connor’ın omzundaki yükü kabul edip etmemek üzere kendi içinde verdiği savaş da bu filmde karşımıza çıkıyor. Filmin en başında pek sevmediğimiz Kate içinse ilerleyen dakikalarda içimizde bir anlayış duygusu belirdi. Kısacık bir süre içinde kaçırılıp, geleceği öğrenip, nişanlısını ve de babasını kaybedip bir de Kıyamet Günü’ne tanık olmak her psikolojinin kaldırabileceği bir yük değil. T-800 ise bir önceki filmden hatırladığımız birkaç havalı numarayı tekrar ederek gülümsetti. Bu filmdeki çoğu kovalamacının gündüz gerçekleşmesi sebebiyle belki de daha önceki filmlerdeki umutsuzluk ve karanlık gelecek fikri çok baskın gelmedi bana.

Ne Demek T-800 Yok!

T-800’süz Terminator olur mu?” serzenişleri içerisinde dördüncü filme geçtim. Bu sefer John Connor’ın direniş sırasındaki günlerine şahit olduk. Önceki filmlerde gelecekte gösterilen John Connor’ın yüzündeki yara izinin kaynağı da bu filmde ortaya çıkıyor. Diğer filmlerdeki aksiyon sahnelerinin yanı sıra bu filmde insan ve makine arasındaki ince çizgi Marcus’un rolü sayesinde oldukça güzel bir biçimde belirtiliyor. “Ne zaman üretildin?” sorusuna doğum tarihiyle cevap verip insan olduğu gerçeğinden asla vazgeçmeyen Marcus bence John Connor’dan daha temel bir yere sahip.

Marcus'un gerçeği öğrendiği an

Marcus’un gerçeği öğrendiği an

Yalnız ilk filmde Kıyamet Günü sonrası insanların güçsüzlüğü net bir biçimde hissedilirken, aynı dönemi göstermesine rağmen dördüncü filmde insanların da en az Skynet için gerçek bir tehdit oluşturacak kadar ellerinin sağlam olduğu yansıtılmış, belki de aradaki bu fark yönetmen farklılığından kaynaklanıyordur; nihayetinde her yönetmen senaryoyu kendi hayal dünyasına göre yorumlayıp bize aktarıyor.

Filmleri bitirdiğimde, önyargılı davranmanın ne kadar zararlı bir davranış olduğunu yine anlamış  oldum. Güzel dövüş sahneleri haricinde müthiş bir distopya hikayesini de seneler boyunca ertelemiş olduğumu gördüm. Eğer benim gibi uzun süre Terminator izlemeyi erteleyen Kahramangiller varsa, Skynet harekete geçip bizi sahip olduklarımızdan etmeden filmleri izlemelerini öneririm. Zira Kıyamet Günü sandığımızdan daha da yakın olabilir.

Bu yazı, "Terminator Filmleri Yazı Dizisi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar