Justice League – Sonuçta Ne Oldu?

O Zaman Green Lantern…

Yine kağıt üzerinde salakça bir proje değil. Yönetmen Martin Campbell az önce Casino Royale’i çekerek James Bond serisini ölüm döşeğinden kurtarmış. Ryan Reynolds sevilen, neşeli bir aktör. Ve her şeyden önemlisi galaktik bir polis gücü olan Green Lantern Corps’un hikayesi aslında DC evrenine girmek için kötü bir nokta değil. Bir hamlede Superman ve benzeri insan üstü varlıkların altyapısını kurup, Star Wars ile bile kapışabilecek bir uzay operası elde etmek olası.

Bunun farkında olan Warner Bros ilk defa bu noktada sinematik evren kavramından bahsediyor. Plana göre “Green Lantern” bir üçleme olacak ve DC Sinematik Evrenini başlatacak. Sonuç?

Yıl 2011… 350 milyon dolara varan yapım ve reklam masrafına karşılık Amerikan hasılatı 117 milyon dolar. Film toplamda 220 milyon doları zor görüyor.

Warner Bros tepkisi basit: Campbell ve Reynolds’un sözleşmesi, kalan iki Green Lantern filmi ile birlikte iptal ediliyor. DC Sinematik evreni projesi buza yatırılıyor.

Film fazla komik ve sulu. Komiklik olduğu için tutulmadığına karar veriyor Warner Bros. Zira daha karanlık olan Dark Knight serisi para basıyor. Ancak Nolan teklif edilen büyük paralara rağmen üçlemesine başka DC kahramanları sokmak istemiyor.

Green Lantern (2011)

O Zaman Superman…

Allahtan Warner Bros’un bordrosunda daha önce DC Comics filmi çekmişliği de olan, karanlık ve aksiyon dolu filmlerde usta başka bir yönetmen daha var: Zack Snyder.

Man of Steel, yine kağıt üzerinde iyi bir proje gibi gözükebilir. Senarist David S. Goyer, daha önce “Blade”, “The Dark Knight” gibi filmleri yazmış bir adam. Snyder’ın geçmişinde ise “300” olsun “Watchmen” olsun, pek çok sevilen film var.

Ne var ki mevzuya biraz daha yakından bakınca problemleri anlamak zor değil. Snyder’ın başarılı filmleri Dawn of the Dead, 300 ve Watchmen hep hali hazırda var olan senaryolardan, doğrudan uyarlanmış yapımlar. Goyer Efendi ise tabiri caiz ise tam bir “hit and miss” karakteri. Dialog yazmayı beceremediğini itiraf eden ünlü senaristimiz, Nolan, Del Toro gibi çok iyi yönetmenlerle çalıştığında iyi işler ortaya çıkarırken, yönetmeni iyi değilse sonuç rezillik olabiliyor.

Warner Bros’un kafa yapısı “Madem karanlık ve aksiyonlu film tutuyor, o zaman karanlık ve aksiyonlu bir Superman çekelim” olabilir burada.

“Man of Steel”, tartışmalı bir film oldu. Seyirci öyle ölüp bitmedi ama uzun zamandır DC evreninde yapılmış ve içinde Batman olmamasına rağmen batmayan tek film olması dikkate değer. Yaklaşık, 300 milyon dolar yapım ve reklam bütçesine karşılık 700 milyon dolar hasılat, 50 ila 100 milyon dolar arası kar demek. Fena değil.

Bundandır ki sevgili Özlem’i sinir etmesine rağmen bugün Man of Steel’e DC Sinematik evreninin ilk filmi diyoruz. Aslında biz demiyoruz da Warner Bros öyle diyor. Film kar edince “Aslında planlamıştık bunu” diye çığlıklar atıyoruz ve hemen bir sürü devam filmi planlıyoruz.

Man of Steel (2013)

Batman Superman’e Karşı, Haydi Hayırlısı

Man of Steel’in kar etmesi Warner Bros yapımcıları için aslında “Aynısının devamını yapalım” demek. Ancak 2013’te vizyona girebilen “Man of Steel”in kafasına 2012’de “Avengers” büyüklüğünde bir bomba düşüyor. Olmaz denilen oluyor ve Marvel, tüm kahramanların bir araya geldiği filmi yapıyor. Hay Allah…

Neden “Hay Allah?” Çünkü bu noktada Snyder ve Goyer’in planı aslında Man of Steel 2 ve 3’ü yapmak; sonra yavaş yavaş birleşik evrene yürümek. Ne var ki Warner Bros, “Avengers” sonrasında tempolu bir şekilde “Justice League” filmi çekmek istiyor. Snyder ve Goyer bu fikre karşı ama DC Sinematik evreninin yönetimi bu arkadaşlara verilince “Hay hay! Diyorlar ve Man of Steel 2 alelacele Dawn of Justice’e dönüyor.

Hay Ben O Kağıdın…

Kağıt üzerinde yine kötü bir proje değil. Man of Steel formülü zaten tuttuğuna göre aynı kadro ile bütün zamanların en çok satan Batman çizgi romanı ile bütün zamanların en çok satan Superman çizgi romanının birleştiği bir film yapmak ve Justice League’in temelini atmak kulağa hiç de gerzekçe gelmiyor. Üstelik DC’nin kontrolünde bulunan kahramanların marka değerlerini düşünürsek sadece Batman bile tek başına Marvel kadrosunu çiğneyip tükürebilecek seviyede. Daha karanlık, daha aksiyon, daha az insan ölsün, Batman, Superman, bir de üzerine Wonder Woman… Araya da Justice League fragmanı… Daha ne?

Dönülmez Akşamın Ufku

Batman v Superman çok ama çok önemli bir film. Ancak burada kültürel öneminden veya DC sinematik evrenindeki senaryo konumundan bahsetmiyorum. Bu film tek başına DC sinematik evreninin yokuş aşağı seyrinden sorumlu. Zira Warner Bros’un tüm sinematik evren planı Batman v Superman’in başarısına dayanıyordu.

Man of Steel’in hasılatı iyi olunca Warner Bros’un oynadığı kumar tüm gerçek ve mecazi manada elde ne varsa Zack Snyder’a oynamak oldu. Batman v Superman, DC Sinematik Evreni projesinin şablonu olacaktı. Tüm filmler onu takip edecekti. Zack Snyder ve David S. Goyer ise bu noktaya kadar DC Sinematik Evreninin Kevin Feige’leriydi.

Batman V Superman (2016)

Gel gör ki eninde sonunda 875 milyon dolar hasılatla kapanış yapan film, maalesef yapım ve reklamına yaklaşık 450 milyon dolar harcandığı için mali olarak battı. Dahası hem eleştirmenler hem de seyirci filmi yerden yere vurmuştu. Film, fazla ciddi veya fazla karışıktı… Şundan kötüydü, bundan kötüydü. Bunlar bizim yazımızın konusu değil.

Haklı olsun haksız olsun, yadsınamaz bir gerçek vardı ortada: Seyirci Marvel’in yaklaşımını beğenmiş, DCEU vizyonunu beğenmemişti. Vizyonun sorumlusu Zack Snyder idi. Öyleyse Zack Snyder’ın kellesi uçmalıydı. Ancak iki adet dev problem vardı Warner Bros’un önünde.

Tam Bir Kabus

Gerçekten de Batman v Superman’in bekleneni verememesi olası en kötü senaryoydu Warner Bros için. Zack Snyder’in hali hazırda Justice League 1 ve 2 için olan kontratını iptal etmek çok da mantıklı değildi. Zira iptal şartı Snyder’ın parasını eksiksiz almasını gerektiriyordu. İki adet dev film için bir adama hem yapımcı hem yönetmen ücreti ödemek ve filmi yine ücreti ödenecek başka bir yönetmene çektirmek düşünülemezdi. DC filmlerinin başarısızlığı nedeniyle zaten koltuğu ince bir buzun üzerine kayan Warner Bros başkanı Ken Tsujihara bunu da yaparsa hissedarlar bir kaşık su aramaya başlarlardı kendisini boğmak için. Öyleyse Justice League’i Zack Snyder çekecekti ama boynuna ipi kısa bir tasma takılmalıydı. Daha Marvel gibi olmalıydı filmler. Eğlenceli falan işte…

Ama asıl problem bu değildi.

Asıl problem Batman v Superman: Dawn of Justice’in vizyona girdiği 25 Mart 2016 tarihinde, David Ayer’in Suicide Squad’ın çekimlerini çoktan bitirmiş, hatta montaj işinin kabasını almış olmasıydı. Bunun üstüne Patty Jenkins de Wonder Woman’ın çekimlerini çoktan bitirmiş kurguya girmek üzereydi. Ama daha kötüsü Justice League 1, tamamen planlanmış ve bir hafta sonra çekime girecekti.

Felaket…

Niye felaket? Çünkü bu üç film de (hatta Justice League 2’yi de katarsak dört) Batman v Superman’in sonsuz başarılı olacağı düşünülerek planlanmıştı. Bu saatten sonra Suicide Squad ve Wonder Woman için anca birkaç ek çekim yapılabilir ve belki filmler kurgu masasında kurtarılabilirdi. Snyder’in Justice League’i ise ayrı bir sorundu.

Suicide Squad (2016)

Ona Tatlı Sürprizler Yapın

Batman v Superman felaketinden sonar Zack Snyder’ı uçurmak pratikte imkansız olduğundan Warner Bros.’un Snyder etkisini azaltmak yolunda biraz şirket içi politikaya girdiğini görüyoruz. Snyder’ı kovmak yerine Snyder’ın üzerinde bir DC Filmleri bölümü kuruluyor ve bu departmanın başına da “Edge of Tomorrow”dan tanıdığımız yapımcı Jon Berg ile DC Comics kreatif direktörü Geoff Johns getiriliyor. Burada Berg, tecrübeli yapımcı imajını sağlarken, Johns “abi bak biz de çizgi romandan anlayan birisini getirdik” kadrosundan olaya giriş yapıyor. Yani Geoff Johns bir nevi DC’nin Kevin Feige’i ama değil…

Warner Bros da dahil olmak üzere hiçbir film stüdyosu komple gerizekâlı değildir. Hangi filmin tutacağını tam olarak kestiremeyebilirler, ama görünen köy için de kılavuz aramazlar. Bu aşamada tek filme indirgenen Justice League, Wonder Woman ve Suicide Squad’ın bekleneni vermesinin çok zor olduğunun farkında olan stüdyoda benim tahminim Johns ve Berg ikilisinin asıl amacının “Batman v Superman” sonrası döneminin ilk filmi Aquaman’e kadar olayı en az zararla kapatmak.

Dikkatle ve teknik bir gözle bakarsanız Suicide Squad’ın post prodüksiyonda ne kadar didiklendiğini görürsünüz. Kurgu okullarında “Nasıl hatalar yapabiliriz?” dersinde okutulması gereken bu filmin mutfağına kaç aşçı girdiğini kimsenin bildiğini sanmıyorum. Sürpriz ise eleştirmenlerin yerden yere vurduğu 275 milyon dolarlık yapım ve reklam bütçesine karşılık 750 milyon dolar hasılat yaparak Warner Bros’u ihya etmiş olması.

Buna karşılık Patty Jenkins’in Wonder Woman’ı kurcalamak için çok daha fazla zamanı olduğu ve bu zamanını iyi kullanmış olduğunu söyleyebiliriz. Benim de beklemediğim bir şekilde hem seyirci hem de eleştirmenlerin bayıldığı Wonder Woman, 200 milyon dolar gibi mütevazi bir yapım ve reklam bütçesine karşılık 825 milyon dolar hasılat yapınca umutlar yeşermişti değil mi? Ya…

Bu yazı, "Sonuçta Ne Oldu?" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar