Marvel Süper Kahraman Dosyaları: Invisible Woman

A.k.a. Damsel in Distress Soslu Güzin Abla

Kazadan sonra takımı kuran ve hepsinin psikolojisini ayakta tutan Sue’dur. Ben’in “Ama çok çirkinim!” krizlerini ve ergen erkek kardeşinin testosteron patlamalarından çıkan sorunları ustalıkla yöneterek devamlılığı sağlayacaktır, ama liderlik? Kadın? 1960’larda? Haşa! Sue yerini bilecek ve grubun liderliğini elinin hamuruyla kocasına bırakıp arkasını çekip çeviren, her başarılı erkeğin arkasındaki kadın olacaktır. Kıymeti bilinmek şöyle dursun, senaristlerin halının altına çöp süpürür gibi senaryodaki boşlukları yüklediği kadın da olacaktır aynı zamanda. Yaptığı hatalar, kocası Reed tarafından sık sık sevecen (!) bir şekilde dile getirilir ve aşağılanır.

Evet, tam Türk filmine bağlıyor.

Evet, tam Türk filmine bağlıyor.

Fantastic Four, ilk üssünü Manhattan’daki Baxter binasına kurduktan kısa bir süre sonra ilk düşmanları Mole Man (tabii ki o dönemdeki çoğu süper suçlu gibi nükleer tehdit taşır), ile karşılaşırlar. Mole Man, ilginç bir şekilde Susan’ın babasıyla arasının düzelmesine vesile olacaktır; Susan yaralandığında hapisten kaçmış olan Franklin tekrar yakalanmak pahasına kızını bulur ve ameliyat eder. Hapse dönmeden çocuklarıyla arasını düzeltir ve ilerde Super-Skrull ile mücadele eden çocuklarını kurtarmak için kendi hayatını verecektir. Onun ölümüyle Susan’ın tek ailesi gerçek anlamda Fantastic Four olur.

Karakter duygusal diyaloglarda aktif ve destekleyici, ancak süper kahraman olarak son derece pasiftir anlayacağınız, normal bir insan olan babasını bile yardımına koşturacak kadar hem de. Kurucu olmasına rağmen “Kadın dediğin fazla öne çıkmaz, içerde çalışır, aileye destek olur” kafası yüzünden, Fantastic Four’un iki üyesinin de literal olarak aile üyesi olduğunu göz önüne alırsak, Sue kariyerinin başında daima kocasıyla erkek kardeşinin gölgesinde kalmıştır.

Sue_5

Peki Sue Stepford Kadını olmaktan mutlu mudur? Burada daha gerçekçi bir ele alış devreye girer;  sürekli çabalamasına rağmen göz ardı edilen ve mutsuz çoğu kadın gibi Susan’ın da gözü dışarıya kayar ve senaristlerin ortama başka güçlü erkek karakterlerle yaşanan romantizm getirmesine olanak tanır; Dr. Doom ve Namor the Sub-Mariner  gibi.

Ancak bu romantizm çoğu zaman havada kalır ki, bu da 70-80’ler dizilerinin ilişki anlayışıdır. Arada yeni birini getirelim ya da eski alevleri tazeleyelim, seyirci heyecanlansın misali. Susan başka erkeklerden, özellikle Namor’dan etkilenerek flört eder, ancak onlar için evini ve ekibini terk etmez. Ta ki…

Çocuk da Yaparım, Kariyer de!

O işler kolay değil işte, hele kariyer olarak süper kahramanlığı seçtiysen, hele de bunu radyasyona maruz kalarak becerdiysen. Başa dönmek gerekirse, Sue ve Reed en sonunda evlenmeye karar verirler. Düğünleri dünya çapında büyük olay olur, pek çok süper kahraman katılmak ister, tabii pek çok süper suçlu da! Düğünden kısa süre sonra Sue ilk çocuğuna hamiledir ve ekipteki yerini Johnny’nin kız arkadaşı Crystal the Inhuman almıştır, çok da iyi iş çıkarır hani.

Gördüğünüz gibi adam smokin giymekten aciz.

Gördüğünüz gibi Reed smokin giymekten aciz.

Susan’ın kanındaki yüksek radyasyon, taşıdığı bebeğe zarar verecektir. Bunun üzerine Reed, Ben ve Johnny Negative Zone‘a yolculuk ederler. Şimdi diyeceksiniz ki, Negative Zone da ne? Reed Richards’ın keşfettiği ne idüğü belirsiz bir tür anti-madde evreni diyebiliriz. Bir ara S.H.I.E.L.D. tarafından hapishane olarak kullanılmışlığı vardır. Buradaki bir cihaz sayesinde Susan’a güvenli doğum yaptırırlar yaptırmasına, ama nasıl diyeyim, “sahibi gelir”.

Negative Zone’un yöneticisi Annihilus, yeni doğmuş ve adı Susan ile Johnny’nin anısına Franklin konmuş bebeği hastane mafyası misali  ele geçirmek ister; çünkü oğlan ebeveynlerinin değiştirilmiş genleri sayesinde müthiş güçlere sahip bir mutant olarak doğmuştur. Çocuğun güçleri Annihilus’un müdahalesi üzerine hızla artmaya başlar, ancak Reed devreye girerek Franklin’in zihnini kapatır. Sue için bu bardağı taşıran son damladır ve “Yeter lan bıktım kendi kafana göre iş yapmandan!” diyerek oğlunu alıp Reed’i terk eder.  Yerine başka bir Inhuman olan Medusa geçecektir ama ayrılık uzun sürmez. Namor’un yardımıyla Susan ile Reed barışır ve Fantastic Four’a geri döner.

Hani bir şey demeyeyim diyorum da... adam tam bir çöp.

Hani bir şey demeyeyim diyorum da… adam tam bir çöp. Daha doğrusu zihniyet çöp.

Ancak Susan, ikinci hamileliğinde bu kadar şanslı olmayacaktır. Neden mi? Reed’le ikinci balayı yapmak için Negative Zone’a giderler de ondan! Sonra da niye öldü çocuk. Neyse, tüm çabalara rağmen ölü doğan kızı yüzünden depresyona sürüklenecek ve…

Kariyer Taze Bitti, Malice Verelim?

Psycho-Man tarafından kontrol altına alınacaktır. Malice, böyle doğar. Sue’nun güçlerinin hepsine sahiptir, ama kişilik olarak tam zıddıdır. Hatta bu güçleri onun hiç ulaşmadığı ya da ulaşmak istemediği miktarlarda kullanır. Fantastic Four’a saldıran Malice, düşükle sonuçlanan hamilelik sonrası bir kadının depresyondan kendini kaybederek ailesini ve arkadaşlarını yok etmeye çalışan metaforu olarak kabul edilebilir.

E olacağı buydu.

E olacağı buydu.

Tabii Marvel evrenindeki başka güçlü kadın karakterleri görmesek bu başarısız doğum mazeretine inanacağız, ama burada olay metafordan çok Stan Lee’nin “Kadın dediğin güç kaldıramaz, ya Dark Phoenix olur ya Malice, ya da intihar eder,” şeklindeki zihniyetidir.

Human Torch ve She-Hulk gibi süper kahramanları rahatça alt eden Malice’i Reed zar zor kurtarıp içinden Susan’ı çıkarmayı becerir. Burada Malice’e attığı tokat da “En Seksist Mesaj İçeren 10 Çizgi Roman Sahnesi” diye bir liste olsa, epey üstlerden girecek niteliktedir. Sue kurtulur, ama onun için bir dönemin bitişidir bu. Adını Invisible Girl’den Invisible Woman’a çevirir ve bilir ki, Malice yok olmamıştır, daima içinde bir yerlerde var olacaktır.

Sus KAHPEEEEEEEEEEEEE!

Sus KAHPEEEEEEEEEEEEE!

Bu da yine düşen çocuğunun acısını hiç unutmamak ve genç kızlığın bitişi şeklinde yorumlanabilir. Zaten bu çizgi romanlara da yansır, Sue zorlu mücadelelerde ikide bir kontrolünü kaybederek Malice’e dönüşmeye başlar (Yani senaristler yine annelik içgüdüsünün bir kadını yıkıcı yapabilmesinden ekmek yer). Hatta Infinity War sırasında Malice ile savaşır, bir güzel yener ve onu kendi benliğine absorbe eder. Ondan sonra da nur topu gibi agresif bir Invisible Woman’ımız olur. Yaratıldığından itibaren pasif tutulan bir karakter için çok önemli bir değişimdir bu.

Valeria von Doom (Marvel Girl) ve Baroness Susan von Doom. İşte paralel evren böyle bir şey.

Valeria von Doom (Marvel Girl) ve Baroness Susan von Doom. İşte paralel evren böyle bir şey.

Ama merak etmeyin, Sue çektiklerinin acısını Psycho-Man’den fena çıkarır ve sonradan, kızının aslında ölmediğini öğrenir. Zırt pırt geleceğe giden mutant oğlu Franklin, ölü doğmuş kızkardeşini kurtarmış ve alternatif bir evrene postalamıştır. Bu alternatif evrende kız, Susan ve Dr. Doom’un çocuğudur. Valeria von Doom adlı Marvel Girl, bence her ne kadar abuk bir plottan doğma olsa da, ilginç bir karakterdir ve sonrasında gelişen olaylar Susan’ı depresyondan kurtaracaktır.

Meğer başka bir gerçeklikte Susan Storm Richards değil, Baroness Susan von Doom’muş filan… Tamam, ben de kabul ediyorum  Fantastic Four’un bu tip senaryolarının Aaron Spelling dizilerinden beter olduğunu, ama saçmalayan tek süper kahraman çizgi romanı da bu değildir, o yüzden çok yüklenmemek lazım.

En sonunda_ aile saadeti... Yani iki çocuklu bir kadın için ne kadar olabilecekse.

En sonunda_ aile saadeti… Yani iki çocuklu bir kadın için ne kadar olabilecekse.

Birdenbire ortaya çıkan Valeria adlı bu kız, çeşitli maceralardan sonra bir bebek olarak Susan’ın rahmine geri döner ve Dr. Doom’un yardımıyla sağlıklı bir şekilde doğar. (Wtf dediğinizi duyar gibiyim, ben de demiştim). Tabii Dr. Doom rahat durmamış, yardımının karşılığı olarak adını Valeria koydurduğu bebeğin kontrolünü ele geçirip Fantastic Four’un hareketlerinden haberdar olmaya başlamıştır, ancak sonunda bebeği kurtarıp Dr. Doom’u bir kez daha yenerler.

Bu yazı, "Süper Kahraman Dosyaları" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar