İçeriden Ölmek – Bir Başka Bilimkurgu, Bir Başka Kahraman

Kitabın adı sizi kesinlikle yanıltmasın, bu kitap bildiğiniz melankolik, ağır ve bunaltıcı kitaplardan çok uzakta. İlk sayfasındaki ithaf kısmında “B,T,C ve bana … kıçımızdan ter aktı” yazan bir romandan bahsediyoruz.

Oldukça çok kitap okuyan ve kitaplarda pek seçici olan biri olarak bu kitabı bana Tüyap Kitap fuarı sırasında İthaki Yayınları’ndan sevgili Alican Ortanca işaret parmağıyla işaret ederek önerdiğinde ve kaşıyla gözüyle ‘kesinlikle kaçırma, al onu al!’ diye işaret ettiğinde bunun özel bir eser olduğunu tahmin etmiştim. Üstelik şimdi bunu okumakta bu kadar geciktiğim için kendime kızıyorum!

Eğer zihin okuma yeteneğiniz olsaydı ne yapardınız? Tabii şimdi hepimizin aklına bu yetenek sayesinde nasıl zengin olabileceğimiz, nasıl iyi bir hayatımızın olabileceği veya ne gibi süper kahramanlıklar yapabileceğimiz gelirdi, ancak baş kahramanımız David hiç de öyle biri değil. Hatta tam aksine, neredeyse acınası diye nitelendirebileceğimiz bir hayatı var, zira David’in bu yeteneği doğuştan geliyor. Bu da bize, doğuştan sahip olduğumuz yetenekleri gerçekten yetenek olarak görüp bunlarla bir şeyler yapabilme dürtümüzün belki de ne kadar az gelişebileceğini akla getiriyor.

Dönelim kitaba; David, arkadaşları ona Duv der, kitabı okuduğumuzda artık orta yaşını geçmekte olan, üstelik hayatı boyunca öyle ya da böyle kullandığı zihin okuma yeteneği zayıflayan bir zavallı. Hayatını üvey kız kardeşinden aldığı borç paralar ve zengin ve şımarık üniversite öğrencileri için yazdığı ödevlerle geçindiriyor. Kitabımızın bir özelliği bizi sürekli olarak oradan oraya atması, geçmişe gönderip sonra kendimizi şimdiki zamanda bulduktan sonra yazdığı bir ödevin ortasında bırakmasıdır. Yazarımız Robert Silverberg sıkılmamıza fırsat bile vermiyor diyebiliriz. Asit tribi yaşayan birinin zihnine girseydiniz mesela, üstelik kendiniz bile kullanmak zorunda olmadan orada neler yaşayabileceğinizi hayal edebiliyor musunuz? Veya biriyle yattığınız sırada orgazm öncesi onun aklından geçen imgeleri görebilseydiniz? Zihinlerin sözcüklerden ziyade imgeler içerdiği bir dünyada hayvanların da zihinlerini okuyabilseydiniz?

Romanın şimdiki zamanı yetmişlerin Amerikası’nda geçiyor ve yazarın nefis anlatımıyla kendimizi o dünyanın içinde bulmaktan büyük keyif alıyoruz. Kahramanımızın aşk hayatına, özel düşüncelerine ve çevresiyle olan ilişkilerine kah birinci ağızdan, kah üçüncü tekil ağızdan şahit olurken aslında bizzat onun düşüncelerini okuduğumuzu fark ediyoruz. Kısacası, sıra bize geçiyor ve Duv’un bunca zaman insanların zihnini ‘röntgenlerken’ nasıl bir keyif aldığını birinci elden deneyimliyoruz. Ara sıra bizim de onun zihninde olduğumuzu fark ederek bizi kış kışlayarak kovduğu da oluyor ki, bu da keyfimize keyif katıyor!

Kız kardeşiyle olan sevgi-nefret ilişkisi, ailesi hakkında düşündükleri, sevgili olduğu kadınlara karşı olan düşüncelerine şahit olurken bir yandan da kendisi gibi başka bir zihin okuyucuyla daha iletişime geçmesiyle yeteneğinin kendisine has olmayışının hayal kırıklığı ve aynı zamanda sevincini de yaşıyoruz.

Robert Silverberg

Gençken sahip olduğumuz yeteneklerimizin, her ne olursa olsun, yaşlandıkça elimizden alınacağını bilseydik biz ne yapardık? Zihin okumak veya başka ve belki de şu anda önemsiz sandığımız bir yeteneğimiz bizi terk ederken geçmişe dönemeyeceğimiz ve onlar olmadan şimdi ne yapacağımızı düşündüğümüzde bizi de bir hüzün sarmaz mı? Peki ya bizi biz yapan tek bir şeye odaklanmak ve tüm karakterimizi ve hayatımızı bunun üzerine inşa etmek ne kadar doğru? Belki Kafka’nın kahramanının bir sabah uyanıp kendini bir böceğe dönüşmüş olarak bulmasıyla bu eserin söyledikleri arasında güçlü bir bağ kurabiliriz?

Çok fazla kitabın içeriğinden bahsederek okuma zevkini almamak adına bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyorum. Bu kitap ile İthaki Yayınlarından çıkmış olan ve “başka kitaplar” diye adlandırılmış olan serinin tüm kitaplarını okumak için can atmaya başladığımı söyleyebilirim. Böylesine nefis bir çalışmayı dilimize bu kadar güzel aktaran çevirmen Elif Ersavcı ve bunu yayınlamış olduğu için İthaki Yayınevi’ni tebrik ediyorum.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar