Bir Seri Olarak Alien

Alien vs. Predator (2004)

AvP canon olarak kabul edilmese de senaryoyu olarak ilk filmin yazarları Dan O’Bannon ve Ronald Shusett yazıyor (Orjinal yazarların yazdığını filmden sayma, tasarımcıyı silip attığın stüdyo filmini canon say, ben daha bir şey söylemiyorum bu konuda).

Tanrıların Arabaları

AvP 2004 yılında geçiyor, Atlas okyanusunun güneyinde buzlarla kaplı Bouvet adasında bir ısı hareketi olur. Tarama sonuçlarından Aztek, Kamboçya ve Mısır piramitlerinden izler taşıyan bir piramit keşfedilir. (Sonrasında Prometheus’da da benzer fikir kullanıldı) Konuyu araştırmak için bir ekip oluşturulur.

Karakter gelişimlerine bakarsak gayet başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Hem Prometeus’ta hem Covenant’ta Ripley’in yerini almaya çalışan kuvvetli kadın karakterler yaratılmaya çalışıldı. Maalesef her ikisi de bu filmde Sanaa Lathan’ın canlandırdığı Alexa Woods karakterinin yanına bile yaklaşamadı.

Weyland şirketinin kurucusu Charles Bishop Weyland rolünde Lance Henriksen’i görüyoruz. Böylece 2. filmdeki Bishop modelinin kimden alındığını öğreniyoruz. Filmin başlarında Weyland kalemi parmaklarının arasında tıklatarak zaman öldürüyor (Aliens’teki malum sahne aklınıza gelmiştir) Buradan sadece tip değil hareketleri de Weyland’den aldıkları varsayımını yapabiliriz. Ayrıca bu filmdeki rolüyle Lance Henriksen Alien, Predator ve Terminator tarafından öldürülen tek oyuncu ünvanını da alıyor.

Tabii bu noktada bir tutarsızlık mevcut, Alien 3’te Bishop görünümlü biri insan olduğunu savunuyor (adeta bunu bize ispatlamak için film boyu köşeden köşeye saklanan Aaron manasız bir şekilde Bishop’a saldırıyor Bishop’sa kulağı neredeyse kopmuş kafasından kanlar akarken Ripley’i ikna etmeye çalışıyor, hoş bunu da kırmızı sıvıyla çalışan robotlar da yapmışlar diyerek geçiştirebiliriz).

Alien vs. Predator’da Neler Gördük, Literatüre Neler Eklendi?

  • Uzaylıların bizi ziyaret ettiğini ve kültür edinmemize dolaylı da olsa yardım ettiklerini gördük (Biraz Erich von Däniken tarzı eski bir yaklaşım, ama güzel).
  • Predator’ların Alien’ları ergenlikten büyümeye geçiş ritüellerinde kullandıklarını gördük. Predator 2’de Predator’un kafatası koleksiyonunda Alien kafatası da mevcuttu.
  • Alien’lerin üremeye başlaması halinde durdurulmalarının imkansız olduğunu, ancak toplu imha sistemiyle kurtulabileceğini gördük ki bu Ripley’in her zaman savunduğu yöntemdir.
  • Weyland şirketinin köklerini gördük, Bishop’un Weyland’den modellendiğini öğrendik.

Alien vs. Predator: Requiem (2007)

Teksaslı köylüler çifteyle Alien öldürüyorlar, bu film için başka söyleyebilecek bir şeyim yok.

Prometheus (2012)

Jon Spaihts’un ilk yazdığı senaryo aslında izlediğimiz filmden çok daha iyi. Merak edenler buradan göz atabilir:

Jon Spaihts - Prometheus Senaryosu

Kötü film olunca genelde yönetmenler suçlanır ve senaristler es geçilir. Senaryonun ilk halini okuyunca Prometeus’un hatasının daha çok Damon Lindelof’da olduğunu düşünüyorum (Lost bozdu, hem de çok bozdu…).

Ama çok sevimli bu!

Mürettebat aptallıkları orjinal senaryoda da var, ama burada o aptallıkları yapan adamlar sıradan insanlar. Kobra benzeri yaratığı yakalamaya çalışan Milburn’e Fifield “Yapma” diyor. Milburn’se “Elbiselerimize böcek bir şey yapamaz, mermi bile işlemez.” diyor. Sıradan biri bu cevabı verebilir ama aynı karakteri biyolog yaparsanız o sahnenin inandırıcılığı kalmaz. Elinde her türlü alet olan Jeoloji mühendisinin kaybolması olayına zaten hiç girmiyorum ki, o süredeki sahnelerde zaman ilerleyişi açısından anormal hatalar var.

Alien’ın üremesi her nedense bu filmde değiştirildi. Siyah sıvı ağızdan girip, gözde filan tur atıp, cinsel yolla diğer birine bulaşıp, kısır birini hamile bırakabiliyor filan. Alien gibi kendi sistemini oluşturmuş bir üreme biçimine sahipken neden böyle bir zorlama ek yöntem geliştirdiler anlaması güç (Aslında değil Red Herring nedir, nasıl kullanılamaz o konuyu biraz incelemek yeterli).

Karakterlere gelince bir bilim adamının yaratıcısına ulaşmak istemesi normal karşılanabilir, fakat bu bilim adamı aynı zamanda koyu bir dindarsa neden bu konuyu araştırmak istesin ya da neden dindar olsun? Tamamen çelişkili bir fikir üzerine kurgulanmış (aslında ilk senaryoda bu çelişki de yok desem yeterli olur mu?). Elizabeth Shaw karakterini Noomi Rapace bile kurtaramıyor, ki sonrasında projeyi terk ettiğine göre durumdan kendisinin de hoşnut olmadığını varsayabiliriz.

Alien vs. Predator’ı  tanımayan bu yeni seri, Charles Bishop Weyland’ı da yok sayıyor ve karşımıza Weyland şirketinin kurucusu olarak Peter Weyland’ı getiriyor.

Tasarım açısından oldukça fazla tutarsızlıklar mevcut, ilk seriden daha önce geçmesine rağmen daha modern tasarımlar, dokunmatik ekranlar, oluşturulmaya çalışılan evrenin dokusuna zarar verecek kadar büyük hatalar.

Fakat önemli başka hatalar da var: Her ne kadar Derelick Ship’i Giger tasarlamış olsa da içindeki garip organik tasarımlar Alien’ların yaptığı kozalama sebebiyleydi. Bu film itibariyle görüyoruz ki Engineer’lerin doğal ortamları da o şekildeymiş aslında. İlk filmde gördüğümüz boyu 5 metre civarında, suratında fil tarzı hortumu bulunan Engineer’lar da birden kısalmış (sebebi yok) ve birden insana yakın bir görünüme dönüşmüşler (hortum görünümü meğerse kullandıkları kask yüzündenmiş!).

Sonuç olarak Prometeus Alien serisini tamamen başka bir yöne (yaratılış ve teoloji eksenine çekmeye çalışan) ve sonrasında vazgeçilen başarısız bir film olarak listemizde yerini alıyor.

Alien: Covenant (2017)

Prometeus’un çöküşünden sonra seriye aynı şekilde devam edilemeyeceği anlaşılınca yeni film tekrar Alien başlığına döndü.

Prometeus’tan 10 yıl sonra geçen hikayede araştırma için gidilen yolun bir yere ulaşmadığını görüyoruz. Her nedense canlıları yok etmeye and içmiş kötü robotumuz David, Engineer ırkına alien özü bulunan biyolojik silahla saldırıyor. Bu sefer bu biyolojik silah Prometeus’taki gibi garip bir şekilde üremiyor direk engineer ırkını yiyerek yok ediyor (?). Sonrasında da bütün gezegendeki yaratıklar alien türevlerine dönüşüyor, nihayetinde David yalnız kalıyor. Alien’ların ne olduğu konusunda bir açıklama yok, açlıktan ölmüş ya da uykuya yatmış olabilirler, öğrendiğimiz şey o dünyada artık başka hiç bir organizmanın yaşayamayacağı.

Prometeus’taki hatalar Covenant’ta da tekrarlanıyor. Filmle ilgili karakterlerin aptallıklarıyla ilgili bir çok yazı yazıldı. Prometeus’taki gibi asıl sorun burada aptallıkların yapılması değil, bu aptallıkların eğitimli/önemli görev adamları tarafından yapılması.

Gemi ekibi sıradan insanlar ya da astronotlar değiller. Başka bir gezegene yerleşim kuracak insanlar (bu rutin bir işlem olsa kabul edilebilir yine fakat hikayeye göre insanlık yok olmaya yüz tuttuğu için bu özel ekip var). Dolayısıyla bu ekibin de protokollere uymasını, mantıklı kararlar vermesini bekliyoruz ama nafile. Herhangi bir korunma olmadan girdikleri gezegende iki kişi yeni alien virüsüne yakalanıyor (hiç mi War of the World okumadınız?). Bu Alien’ler her nedense albino çıkıyorlar bir de karından çıkma doğurma alegorisi yerine (tahminen daha dehşetli olacağı için) sırttan ve omurgayı parçalayarak çıkıyorlar. Açıkçası şiddet ve vahşet olarak en yoğun Alien filmi olduğunu söyleyebiliriz bu filmin. Öte yandan sinsi ve sessiz alien’in yeni nesil zombiler gibi avının peşinden lambır lumbur koşması, oldukça fazla zıplatan korku sahnesi olması filmi korku/gerilimden çıkartarak adeta teen slasher filmine çeviriyor.

Gri atlet giyince benzedi galiba.

İlk filmde bahsettiğimiz üzere Ripley sürpriz bir kahraman, ilk filmin en güzel yanlarından bir buydu. Bu filmde Ripley’in yerine konulan Daniels o kadar zorlama bir şekilde gözümüze sokularak “bu kız filmimizin kahramanı” draması veriliyor ki, olay inandırıcılıktan uzaklaşıyor.

Michael Fassbender’ın canlandırdığı David’in ise motivasyonu çok zayıf. David’in insanları öldürme sebebi yaratıcısının kendinden çay istemesi gibi gözüküyor. Engineer’leri (ya da engineer’lere benzeyen ve onlara tapan başka bir türü, bilemiyoruz şimdilik) öldürme sebebi ise hiç belli değil. Evet insanların zayıf bir ırk olduğundan evrime göre yok olmaları gerektiğinden bahsediyor, ama zaten evrimi bilen bir yapay zekanın işi doğal akışına bırakması gerekmez mi?

Sonuç olarak şiddet ve korku aksiyonlarıyla eski Alien severlerin gönlünü alma amacı taşıyan Covenant, Alien literatürüne bir şey katmayan, adeta konuyla ilgisiz insanların çektiği bir fan film tadında kalıyor.

Eğer Canon’dan çıkartılacak iki film varsa bunlar Prometeus ve Covenant olmalıydı.

Yorumlar