Dünyaya Geldiğinize Pişman Ettiren Uzaylı İstilası Konulu Filmler
5- Edge of Tomorrow / Yarının Sınırında (2014)
Oyunculuk becerilerini bir adım daha öteye götüremeyeceğini kabullenerek kaliteli aksiyonun en büyük şubesi haline gelen ve bünyesinde yer aldığı her yapımda bu iddiasını tekrar takrar kanıtlayan Tom Cruise’u bilimkurgu arenasının da liderlerinden biri haline getirdi Edge of Tomorrow. En kaba tabirle Groundhog Day’in bilimkurgu konseptiyle içli içli kucaklaşmış haliydi. Fakat kağıt üzerinde işler görünen bu fikrin, gişeye kafalama çakılmamasının önündeki en büyük engel Doug Liman faktörüydü kabul edelim. Bourne serisi ile, “Bir aksiyon mahsulünü daha kaliteli hale getirebilmek için altı nasıl doldurulur?” sorusunun cevabını uzun uzadıya veren Liman; yanlış ellerde basit bir panayır eğlencesinden öteye gidemeyecek olan Edge of Tomorrow’un meselesini de basit bir uzaylı istilası eğlenceliğinin birkaç fersah ötesine iteklemişti. Liman’ın bir seriye estetik anlamda neler kattığını kıyaslamak için eski Bourne serisiyle şu sıralar vizyona giren ve aktüel kamera kullanmak adına başımızı ağrıtan Paul Greengrass’ın Jason Bourne filmine şöyle bir bakmanız yeterli. Eh yeterince Liman övdüysek filmin diğer niteliklerine de şöyle bir bakalım!
Sentinelden bozma Mimic’ler bu zamana kadar beyazperdede gördüğümüz en azılı düşmanlardı kabul edelim. Zeki, çevik bununla birlikte telekinetik yeteneklere sahip, ürkütücü ve sevimsiz! Neyse ki evren bu imkansızlıklar tablosuna acıyarak Mimic’lerden birinin özel gücünden bir damla Bill Cage’e damlatmayı ihmal etmedi!
6- Independence Day / Kurtuluş Günü (1996)
Stargate sayesinde devler ligine zıplamış olan Roland Emmerich için sonu gelmez bir yıkım ve kıyım sürecini başlatan ve halihazırda bu zamana kadar yapılmış en geniş çaplı istila filmlerinin zirvesinde yer alan bir metal alaşımlı bir panayırdır Independence Day… Elbette her zaman daha büyük balığın derdinde düşen Emmerich, bununla yetinmemiştir. Amerika kıtası kadar büyük uzay gemileriyle iflah olmayanlar için, orijinalinden tam 20 yıl sonra Independence Day: Resurgence ile ilk filmin neredeyse noktasını virgülünü değiştirmeden perdeye fırlatmıştır. Kaldı ki Emmerich’in “büyüklük” kompleksi sadece uzaylıların göz korkutan taşıtlarıyla sınırlı değildir. En büyük astroidin dünyaya çarpması, tasarlanmış en büyük Godzilla’yı Manhattan’a salması, en büyük küresel felaket, en Vatansever Mel Gibson (Tamam bu kısım abartılıydı Patriot kendisinin filmografisinin nadide ve eli yüzü düzgün birkaç örnekten biri! Kendimize gelelim lütfen… ehm…)
Filmin başında çalan R.E.M – It’s The End of the World as We Know It en büyük jesttir ve sonrasında filmin kredisi de hızlıca tükenir. Uzaylı istilası fonundaki istiklal savaşı ise yıllar sonra bile Battle Los Angeles, Battleship gibisinden savaş arzusunu adına nakşeden bilimkurgu eniklerinin içeriğine talaş misali doldurulmaya devam eder. Ne yazık ki sinema tarihinin en soluk, renksiz, cafcaflı olmakla birlikte “kofti” istila filmlerinden biri olan Independence Day, bu gün zorlama da olsa altında güzel olduğuna inandığımız bir şeyler aradığımız bir “şey”dir…
7- Invasion of the Body Snatchers / Merihten Saldıranlar (1978)
Kelimenin tam anlamıyla dört dörtlük bir Soğuk Savaş paranoyası! Hükümetin, vatandaşların damarlarına zerk ettiği kızıl korku geriliminin, yıllar sonra bile sürecek etkisini görmek adına bir ayna. Yediği hıyardan bile şüphelenmeye başlayan Amerikan toplumunun paranoyasını “içimizdeki düşman” minvalinde perdeye taşıyan film; uzaylı istilalarının da ağa babası olarak pek çok defa televizyon ve sinema salonlarını işgal etti!
Aslında John W. Campbell Jr.’ın kaleme aldığı öyküden perdeye taşınan 1951 tarihli The Thing from Another World yapımına de pek çok şey borçludur Merih’ten geldiği düşünülen dostlarımız. Komünizm korkusunu bu kadar takıntılı bir şekilde servis eden başka bir yapım yoktur ne yazık ki! Gel gelelim daha sonraki uyarlamalarda, slavesk görünümlü uzaylılar yerlerini daha grotesk canavarlara bırakmıştır. Paranoya ise şova dönüşmüştür.
8- Mars Attacks! / Çılgın Marslılar (1996)
Sevimli göründüğü kadar vahşi bir istila filmi olan Mars Attacks!, meseleyi alabildiğine absürt bir noktaya taşımanın yanı sıra; grafik anlamda Burton’un o zamana kadar elinden çıkmış olan en renkli yapımdır. Hala nasıl olup da bir araya getirildiğine inanamadığımız muhteşem bir kadroya sahiptir ve daha da önemlisi ekiptekilerin neredeyse tamamı kendi kariyerlerini tiye almaktadırlar. Bu gün hem Simon Pegg cenahından hem de Apatov tayfasından gelen “istila komedisi” filmlerinde rağmen halihazırda türünün tek örneği olma iddiasını sırtında taşımaya devam etmesinin sebebi ise ciddiyet ile mizah dozunun muğlaklığında aranabilir.
Kimileri tarafından aynı yıl gösterime girdiği Independence Day’in parodisi olarak değerlendirilse de, aslında Amerikan sinemasının “iyi aile” prototipine dair elinde ne varsa (üstelik oyuncuların bir kısmı da oynadığı pek çok rolle bu prototipe hayat verenlerin bizzat kendileridir) Marslılar’ın silahıyla yakıp kül eder. Tüm insanlığa namlu tutan istilacıların kırmızı slip takıntısı ise finalde Tom Jones’un döktürmesi kadar bu istila panayırına renk katar. Nihayetinde çikletten çıkan 55 kartlık bir oyun serisinden perdeye aktarılan bu ara sıcak kıvamındaki Burton mahsulü, her damağa hizmet etmeyen fakat damarı bulmayı başaran sinefili de kendinden geçiren bir istila hadisesidir. Ha bir de “Kafa Patlatmak” deyimine yepyeni bir anlam kazandırmıştır!