Tek Jetonda Bitireceğiniz Anime: High Score Girl

High Score Girl, Rensuke Oshigiri’nin 2011 yılından 2018’ye dek 10 cilt olarak Squarenix’in yan kuruluşu Monthly Comic Gangan’da tefrika edilen aynı adlı mangadan uyarlanan bir anime. 90’lara ve Arcade salonlarında geçen yıllara saygı duruşunu bir an olsun eksik etmeyen bir romantik komedi. Öte yandan seriyi bugüne dek gördüğünüz diğer hiçbir türdeşiyla karıştırmayın, bu seri gerçekten farklı.

Hikaye 1991’de Başlıyor. İlkokul 6’ncı sınıf öğrencisi Haruo Yaguchi kendisini video oyunlarına takıntılı şekilde kaptırmış bir oyuncudur. Haruo, tam da o sıralarda ortalığı kasıp kavuran Street Fighter II’nin gerçek bir ustasıdır. Guile ile bir oturuşta düzinelerce rakibin tozunu attırmaktadır. (Hatta zor durumda kaldığında kendisine ilham verip öğütler sunan bilinçaltı kişiliği bile Guile’dir, öyle diyeyim.) Bir gün okula ABD’den yeni transfer olan sessiz ve esrarengiz bir kız olan Oono Akira karşılaşır. Onun da Zangief ile düzinelerce oyuncuyu üst üste yenebilen bir oyuncu olduğunu öğrenir. Oono’nun dişine uygun bir rakip olduğunu düşünen Haruo onun tarafından madara edilmekten kurtulamaz.

Bu yenilgiden sonra onu yenmeye and içen Haruo kendisini daha da geliştirmeye çalışır ama çabaları sonuç vermez. Öte yandan Oono’nun kendisiyle oyun oynamadığı sürece okul dışındaki herkeste olduğu gibi kendisinin iletişim çabalarına diyalog kurmamasından ötürü Oono’yu, -tıpkı Naruto’nun şelale önündeki son dövüş öncesinde de referans verildiği üzere- rakibiyle dövüşürken onunla yumruklarıyla empati ve iletişim kuran bir dövüş ustası gibi düşlemesine ve ona öyle yaklaşmasına sebep olur. Oono ile oyun oynayarak geçirdikleri her tecrübe aralarında görünmez ve dile getirilmeyen bir dostça rekabet doğmasına sebep olur. Öte yandan birlikte girdikleri dövüşlerin hiç sona ermeyeceğini sanan Haruo hiç ummadığı bir anda yanıldığını anlayacaktır.

Haruo 90’larda furya haline gelen 2D dövüş oyunları ve ilk 3D poligonlu oyunlar sayesinde hayatında herhangi bir boşluk hissetmez. Öte yandan tam da bu arada lise sınavları yaklaşırken bir süreliğine de olsa oyunlar ve gerçek hayat arasında seçim yapması gereken bir döneme girer. Bu dönemde karşısına çıkan ve küçük bir oyun salonu sahibinin torunu olan Hidaka Koharu ise çevresine tamamen donuk ve tepkisiz Oono’nun aksine kendisine karşı sıcakkanlı ve sempatik davranır. Aslında Haruo hayatında daha önce Oono girip çıktığı için değil de, daha önce pek de oyun deneyimi olmadığı için Hidaka’yı başta küçümser ve ona zaman ayırmak istemez. Fakat Hidaka’nın tecrübesiz olmasına karşın oyunlara doğuştan gelen içgüdüsel bir yatkınlığı vardır ve bu da Haruo’nun Oono ile yaşadığı bağın ters yönde bir deja vu’sunu yaşamaya başlamasına sebep olur. Öte yandan Haruo eski yenilmez rakibinin geri dönüşüyle gerçek hayat – oyun sevgisi dengesini sağlayabilmek ve rakipleriyle olan arkadaşlık mesafesini koruyabilmek için zorlu bir dönemece girer. Seriyi Netflix’den orijinal altyazılı, İngilizce ve Türkçe dublaj opsiyonlarıyla izleyebileceğinizi de not düşelim.

Yapımın ilginç bir yönü de aslında bir nevi yarı otobiyografi olması. Mangaka Rensuke Oshigiri’nin High Score Girl’in başarısı üzerine 2017’de başladığı ve gelecek ay sona erecek olan otobiyografik Manga’sı Pico Pico Shonen EX’de olayları bu kez kendi gözünden anlatıyor. Tıpkı High Score Girl’de olduğu gibi Mangaka çocukluğunu 90’larda yaşamış ve Samurai Shodown gibi oyunların turnuvalarına katılmış birisi olduğunu öğreniyoruz. Hal böyleyken High Score Girl’deki göndermelerin haybeye olmaması şaşırtmıyor.

Manga’nın bir noktadan sonra SNK’nin Samurai Shodown ve King of Fighters gibi oyunlarındaki karakterlere izinsiz yer verdiği gerekçesiyle mahkemeye verilme noktasına gelmiş olsa da geçen yıl yayınlanan animenin Sega, Capcom, SNK gibi 90’ların ünlü oyun firmalarına telifleri ödenmiş oyun footage’ları içermesi, çoğu oyunda baştan savma şekilde gösterilen oyun sahnelerine nazaran izleyicinin kendisine bir sempati hissettirilmesi sağlanmış. Dahası Ready Player One’a denk bir nostalji sağanağı altında kalıyorsunuz, bu açıdan bir dönem animesi olarak da çok başarılı. Seri daha çok komedi ağırlıklı ilerlese de Haruo gayet ciddi biri ve bu da komedinin çoğu kez sahnede değil zihninizde yaratılması ile ortaya çıkıyor. Daha 2’nci bölüme varmadan kendinizi seriye kaptırmış ve kahkahalarla gülmekten kendinizi alamamış şekilde bulmanız, seriyi bir oturuşta bitirince de kala kalmanız olası. Dahası serinin alçak gönüllü yapısı ve serideki aşk/bağlılık hikayesinin daha çok video oyunlarına yönelik olması, serinin kimi zayıf noktalarını göz ardı ederek de keyifle bir oturuşta izleyebileceğiniz bir Anime ortaya çıkartmış. Öyle ki son bölümlere yaklaşırken Ending şarkısının sıkça insert song olarak girip tekrarlaması bile sizi rahatsız etmeyecek.

Tıpkı Ready Player One‘da olduğu gibi kendilerini adadıkları oyunlarda gizli bölümler, karakterler ve glitch’ler keşfedebilmek için kendilerini adeta oyunlara adayan oyunculara saygı duruşu içeren yapım, birçok romantik komedi animesinin aksine ise hikayenin odağına video oyunlarını koyuyor. Animasyon olarak aslında 90’ların başındaki yapımların arka plan sadeliği ve karakter çizimleri için 3D model tekniğine göre hareket eden 2D karakterler kullanılması başta yadırgatıcı olsa da (zira ilk izlediğinizde stop motion Nendroid figürleriyle yapılmış ya da Ajin‘le aynı metodu kullanan ama düşük bütçeli bir anime izlediğinizi hissedeceksiniz) serinin bir internet miminden farksız karakterler video oyunu footage’ları kullanırken bile sorun yaşanmamasına sebep oluyor. Kısaca bu yapım da animasyon olarak pek de güçlü olmasa da işi sanatsal olarak kotarmasıyla izleyiciye hızlı şekilde kendisini alıştırıyor. (Bu açıdan seriyi Back Street Girls‘le paralel tutabiliriz)

Serinin müzikleri ise Street Fighter II, Front Mission , Final Fantasy XV, Kingdom Hearts, Parasite Eve gibi oyunlardan hatırlanabilecek olan Yoko Shimamura’ya ait. Little Busters, DanMachi, Hatsukoi Limited ve B The Beginning’den Yoshiki Yamakawa yönetmenliği, Boku wa Tomodachi ga Sukunai, D Gray Man, DNA2, Gate, Haganai, Horizon in the Middle of Nowhere, NANA, Saki, Rokka no Yusha ve Violet Evergarden gibi yapımlardan hatırlanabilecek Tatsuhiko Urahata ise senaryoyu üstlenen kişiler olarak ortalamanın hayli üstünde bir performans ortaya koyuyorlar. Beni bilenler bilir, tür ayırt etmesem de romantik komedi türüne özel bir zaafım yoktur. Ama bu seri hiç de gösterişli olmamasına rağmen konusunu sadelikten bir an bile ödün vermeden çok iyi şekilde izleyicisine hissettiren bir animasyon, kurgu ve senaryo üçlüsüne sahip. Seslendirme kadrosu başrollerde yeni isimleri kullanırken, yan rollerde bildik birkaç isme yer vermekte ama ortaya çıkan ürün ortalamanın üstünde olduğu için benim için sorun olmadı.

Haruo’nun asıl tutkusunun oyunlara olması, kızların onun bu yönünü tuhaf bulmak yerine ona eşlik etme yoluna girmeleri, son ana değin harem animesi klişelerine başvurulmaması seriyi alçak gönüllü ve sade olduğu kadar zarif bir eser haline getiriyor.  Bunun yanı sıra Haruo’nun oyunlara karşı maymun iştahlı şekilde saldırmayıp onları sindire sindire tüketmesi, eve yük olacak denli oyun tüketmemesi ve onun oyunlara olan tutkusunun gerçek hayatı ıskalayacak noktaya geçmesinin önüne geçen bir otokontrol sahibi bir birey olması da oyun temalı çoğu yapımı düşünürsek Haruo ile aynı yaştaki arkadaşlar için aslında az çok olumlu bir model olduğunu gösteriyor. Benzer şekilde -en azından kadraja giren sahnelerde- asla konuştuğunu görmediğimiz Oono’nun bu yönüyle bile hikayenin anlatımsal açıdan çok önemli bir öğesini oluşturması da yüksek işlevli otistik bireylere yönelik bir farkındalık örneği gibime geldi şahsen.

Animesi halihazırda mangası devam ederken duyurulan her yapımda olduğu gibi şu soru aklınıza gelebilir. “Acaba 12 bölümlük her Manga uyarlamasında olduğu gibi yarım biten, bir son hissiyatı olmayan bir yapım mı var karşımızda yine?” Cümlenin yarısı için evet, diğer yarısı içinse hayır demem mümkün. Zira seri gerçekten yarım bitiyor olsa da bir eksiklik hissettirmiyor. Öyle ki tam o kısımda bırakılmasını uygun bir seçim olarak düşündürüyor. Zaten o sona gelene dek yaşanan acı-tatlı tüm anıları ve beraber girilen tüm o dövüşleri araç olmaktan çıkartıp amaç haline getirmiş oluyor. Serinin bu bahar ayında yayınlanacak Blu Ray sürümünde fazladan 3 OVA bölümü içereceği kesinleşti. Bununla beraber henüz 2. sezon onayı almamış olsa da şimdiden oldukça büyük bir beğeni topladığını da not olarak düşmek gerek. Kısaca High Score Girl minimalist tarzına rağmen 90’ları ucundan da olsa yaşamış ve 5’inci jenerasyona kadarki video oyunlarını sevmiş insanlara yönelik sade olduğu kadar güzel bir nostalji sağanağı. Kendinizi bir oturuşta bitirebileceğiniz bu hoş seriden mahrum bırakmayın derim.

Yorumlar