Bir Mühendisin Savaşı, Meçhul Askerlerin Kayıp Düşleri – MS IGLOO

İlk bölümlerde göze çarpan CGI kalitesi her ne kadar ilk bakışta yadırgansa da, özümsenmesi uzun sürmüyor ve çok geçmeden bunun 2D çizimlerden daha gerçekçi sahneler yaratmak için yapılmış bilinçli bir tercih olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda özellikle savaşın son saatlerindeki epik çatışmalar, CGI tekniğine daha 1998-1999 gibi geçmiş bir sektör düşünüldüğünde, yetkin bir kullanım noktası olmuş kanaatindeyim. Dahası Karas gibi kimi örneklerde gerek koreografinin, gerekse efekt kullanımın yoğunluğu yüzünden gözü çok yoran örnekler de ortaya çıkarken; MS IGLOO en yoğun hareket içeren anlarda bile akıcılığını izleyiciyi yormadan ve performanstan düşmeden koruyabiliyor. Her boş kovanın farklı açılarla çıkması veya saçların dalgalanması gibi, başarılması tasarımcı ekip için gerçekten zor detaylardaki akıcılığı hayretler içerisinde gördükten sonra, bunu da beğenmemek CGI’ya veya Gundam’a karşı peşin bir ön yargı sonucu olabilir diye düşündüğüm bile oldu. (İlla bir karşılaştırma yapmak gerekiyorsa Macross Zero’dan hiçbir eksiği yok diyebilirim.) Mutlaka birkaç sahneyle örnek vermeye gerek yok, detayların tüm sahnelere yayılması, MS IGLOO’nun üzerine fazlasıyla titrenmiş bir çabanın ürünü olduğunu, Gundam’a karşı ön yargınız yoksa gayet bariz şekilde size anlatmakta.

igloo4

Aksiyon koreografilerilerinin göz doldurduğu yapımda, her ne kadar Hidden One Year War’daki kara savaşları uzaydakine oranla bir kat daha az detaya sahip olsa da, serinin genelinin geçtiği uzay savaşları unutulmazlar arasına yerleşiyor. (Zaten kara savaşları konusundaki detay arayışım gerek Apocalypse 0079, gerekse Gravity of Battlefront’da hayli hayli karşılanıyor.)

Bu cümleyi 2. kez kullanma gereği duyuyorum. Evet, kesinlikle fanboylar için değil! Dramatizmin kullanılışı ve askeri öğeleri takdir edilesi buldum. Her şeyden önemlisi seri, diğer serilerde şu yada bu şekilde sürekli “öteki” olarak gösterilen Zeon’un gözlerinden hikayeye bakmamızı sağlıyor ki; hikayenin tamamına saygımı arttıran en önemli yanlardan biri de bu oldu.

Abartılmış karakterler, klişe hareket edenler ya da karakter kadrosunu şişirmek için figüranlaştırma yöntemine başvurulan tipler görülmüyor, bilimkurgudan çıkıp fantastiğe kaçan durumlar hiç yok ve serinin toplamını alıp incelediğimizde, ideal bir Mecha konseptinin stabil halini görüyoruz. Gravity of Battlefront’un, Saving Private Ryan gibi birçok savaş filmine benzeyen işlenişi, yer yer Ölüm’ün kendisini görmemiz yüzünden “oldschool” serilerin çizgisi arasında kalıyor. Ama bu güzel bir bileşim ve serinin kendi içerisinde bir çelişki oluşturmuyor.

igloo5

Anime’den anladığım şeyler adına ben şahsen pek fazla kötü taraf göremedim. Yapım, UC serilerindeki tanıdık karakterlerin burada olmayışı açısından eleştirilebilir belki ama burada neticede bir prequel ile karşı karşıyayız. Zeta Gundam ve benzeri seriler bunu zaten yeterince iyi yapmaktalar.

Aslında daha fazlasını da yazabilirdim ama hem seri sadece bu yukarda yazdıklarımdan ibaret olmadığından, hem de sizin bazı şeyleri keşfetmenizi arzu ettiğimden, tanıtımı daha fazla uzatmamayı uygun buldum. Çalışmanın koleksiyonluk bir seri için tüm artılara haiz olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ki gani gani kusur aramak için ancak Mecha türüne karşı bir gareziniz olması gerek.

Sonuç olarak Gundam’ı seven ve UC’ye saygı gösteren herkesin görmesi gereken bir klasik ve bu muazzam Saga’ya başlamak isteyenlerin mutlaka edinmesi gereken ilk adımlardan birisi. Sadece Mecha severlere değil, favori türü ne olursa olsun birçok animesevere şimdiden özellikle öneriyorum. Sadece ciddi birşeyler izlemek için ekran karşısına geçen biri olmanız yeterli.

Bu yazı, "Jenerasyonlar Ötesi Bir Kült Anime: Mobile Suit Gundam" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar