Çizgi Romanda Kötülük ve Şeytan
Karşıtların çatışması üzerine kurulu hikayelerden oluşur çizgi roman. Bu çatışmalar insanın veya doğrularının doğayla, sistemle, toplumla veya başka insanlarla çakışmasıyla meydana gelirler. Kimi zaman komik, kimi zaman dram, kimi zaman da macera kurgusu içinde akar çatışma hikayeleri. Bir kahraman belirir toplumun değerlerini veya bir insan grubunu temsil eden; ki bu kişi “iyi”yi temsil eder, ve haliyle de “düşman” çıkar ortaya; ki bu kişi de “kötü”yü temsil eder olur. Peki ama bu çatışmaların hangi noktasında kötü kavramıyla özdeşleşen “Şeytan” karışır işlere? Karışır mı? Yoksa Şeytan sadece şiirsel ve dinsel bir motif olarak mı yer bulur kendine çizgi roman karelerinde?
Karışık bir durum söz konusu… İşin dini boyutunu bir yana bırakırsak çizgi romandaki Şeytan’ı sorgulamadan önce başka yerlere bakmamız gerekecek gibi görünüyor.
Hiç unutmam, bir gün bana “Cezaevinde çizgi roman atölyesi yapar mısın?” diye sorduklarında gözüm kapalı kabul etmiştim heyecanla. Ama daha sonra fark etmiştim hatamı. Cezaevinde tutuklu bulunanlara hiç “Bir kahraman vardır çoğunlukla, suç işleyenleri yakalayarak hapse atar çizgi romanda!” diyebilir miydim? Diyemezdim, diyememiştim…
Yaman bir çelişkiler yumağı bu konu. Ancak çözümsüz de değil gibi.
Kahraman da Nedir? Yenir mi?
Paganist inançların dünyaya hüküm sürdüğü zamanlardan bu yana evrilerek ortaya çıkan masallardan da bildiğimiz üzere her toplumun bir düzeni vardır. Bu düzenin sürekliliğini sağlamak için kurallar, değerler, geleneksel – dini inançlar icat edilerek diğer topluluklardan ayrışmanın yolları bulunarak yaşanmıştır tarih boyunca. Ve yine biliriz ki bir şekilde bu düzen bozulduğunda veya biri bozduğunda ortaya çıkacak bir kişi adaleti sağlayacak, haklıyı savunacak, mazluma destek olacak, düşmanı alt edecek, toplumun bozulan düzenini tekrar eski haline getirecektir. Böylece “kahraman” olarak anılacak olan kişi tarihe geçecek ve toplum o sembolleştirilen kişi(ler) üzerinden kendini var etmeye devam edebilecektir.
Çizgi roman temel olarak bu yapıyı koruyan ve en azından ana akım içinde sıkılıkla kullanmayı tercih eden bir sanat dalıdır. Masal yapısı içinde yer alan maceralar, fantastik ögeler, ismiyle ön plana çıkan kahramanlar, mutlu sonlar hep çizgi romanın masallardan ve dolayısıyla çeşitli dinlerden devraldığı unsurlarla dolu anlatı yapılarıdır.
Çizgi roman kahramanı tıpkı masal kahramanı gibi ölümsüzdür veya en azından bir zaafı aracılığıyla alt edilebilirdir. Kırmızı Başlıklı Kız gibi kurdun karnından çıkar, Pamuk Prenses gibi sihirli tuzaklardan kurtulur, Alaaddin’in Sihirli Lambası gibi olağanüstü silah veya eşyalarla düşmanı alt eder, Keloğlan gibi keskin zekasıyla başarıya ulaşır.
Belki de bunu en iyi örnekleyen masal “Uyuyan Güzel”dir.
Masalın kökeni ünlü “Nibelungen Efsaneleri”ne dayanır. Bu masalda Siegfried adlı kahraman bir gün bir ejderha öldürür. Ejderhanın sırtına kılıç işlemediğinden çukura saklanan kahraman onu karnından deşerek öldürür. Bu sırada ejderhanın kanı kahramanın bütün vücudunu kaplayarak derisini kılıç işlemez hale getirir. Ancak olay bu ya sadece omzuna yapışan yapraktan dolayı yaralanabilir olduğu bir nokta oluşur. Gel zaman git zaman bu kahraman ateşlerle çevrili bir kuleden Prenses Brunhilde’i öperek uyandırır ve kurtarır. Sonra da bir gün yaralanabildiği noktayı öğrenen düşmanlarınca öldürülür.
Anlaşıldığı üzere bu saga zamanla Uyuyan Güzel masalına dönüşürken Siegfried üzerinden insanın asla ölümsüzlüğe kavuşamayacağı da vurgulanarak bir anlamda kıssadan hisse yaratılmıştır.
Özetlemek gerekirse çizgi roman sanatı masalın, dolaylı veya dolaysız olarak da dinlerin devamı niteliğindeki bir anlatıyı sürdürür. Haliyle de Şeytan’ı ve benzerlerini de karelere uyarlar, görünür kılar.
Şeytan ve Benzerleri
İyi – Kötü çatışması söz konusu olduğunda belki de ilk akla gelen sembollerden biridir Şeytan. Belki işin kolaycılığına kaçarak macera türü çizgi romanların tamamını Şeytana bağlayarak bu işten sıyrılabiliriz. Ancak maalesef iş o kadar kolay değildir ve bu konuya ulaşmak için başka alanlara da bakmamız gerekir.
Çizgi Romanda “Şeytana Uymak”
Hemen anlayacağınız üzere bu başlık basit dini anlayış üzerine kurgulanmış çizgi romanları kapsayan bir başlıktır. Ve çok şükür bazı dini çizgi roman örneklerinin dışında çok da sık kullanılmayan bir yapıdır. Aksi taktirde Platon’un “Ozanları abartmamak gerek, sonuçta Musa’lar (ilham perileri) olmasa hiçbir şey yazamazlar” demesi gibi bir sonuca ulaşır tüm kötülükleri şeytana bağlayan sığ ve kısır öyküler okuyor olurduk.
Çizgi Romanda Yaramaz Ruhlar (Trickster)
Araştırmacıların ortak fikri pagan dinlerinin dünyaya hakim olduğu dönemlerde “Şeytan” kavramını olmayışıdır. Buna görüşe göre reenkarnasyona inanan, atalar ruhuna tapınan, doğayla bütünleşmeye, yaşam döngülerine uyan toplumların bazılarında bir tür yer altı ülkesi olsa dahi cehennem ve Şeytan kavramları yer almamaktadır. “Kötülük” kavramı insanın özünde yer alan ve tercihen kullanılan bir parça olarak kabul görürken insanı yanlışa sürükleyen bir sembol, bir Şeytan var olmamıştır. Daha doğrusu bu inanışlara göre “hileci” ruhlar, tanrılar ve cinler vardır sadece ki bunlar da her daim “kötülük” peşinde değildirler.
Bunlar daha çok “yaramazlık” peşinde olan tiplerdir. İlginç bir şekilde Şeytana şeklini verdiği iddia edilen sarhoş ve cinsellik peşindeki keçi bacaklı, kısa boynuzlu, sivri kulaklı Satyrler, popüler kötü karakter Loki hep bu gruba dahildirler. Bunlar ara ara insanı yoldan çıkarmak isterler ama “kötülüğe” sevk etmek ve her daim bunun için yaşamak ve insanların denendikleri dünyada “günaha” girmelerini sağlamak gibi görevleri yoktur. Onlar yin ve yang felsefesinin parçası gibidirler. İyilik varsa kötülük de olacaktır, kötü yok olursa iyilik de yok olur inanışının tezahürüdür ancak. Çizgi romanda da hak ettikleri şekilde kullanılırlar. Çizgi romanlarda Büyülü Rüzgar “Coyote” ve “İktomi”yle mücadele eder, Thor kardeşi “Loki”yle.
Bu kategoride yer alması gerebilir diye ekliyorum bir de “kötülük, yer altı tanrıları” vardır ki bir bakıma insanlara karışmasalar da bir tür ceza verme aşamasında olaylara karışırlar. Ancak bu diğer tanrılarınki gibi bir görevdir. Bunların sembolize ettikleri şey muhtemelen bazı doğal afetlerin, doğanın yeraltı öfkesi bağlamındadır. İnsanları kötülüğe yönlendirme gibi bir işleri yoktur. Hades ve Pluto gibi popüler tanrılarla birlikte Dampyr çizgi roman dizisindeki Nergal’i bu kategoriye alabiliriz.
Çizgi Romanda Kötülük
“Şeytan, insandaki kötülüğün sembolleştirilmesidir” der Fromm. Burada anahtar sözcük “kötülüktür”. O halde asıl soru da şu olmuştur olmaya da devam edecektir: Kötülük kavramı nedir?
Eğer kötülük insanın doğasının bir parçasıysa Şeytan yoktur diyebilir miyiz? Bunu diyen kimi dinler ve görüşler var bu tamam. Ama çizgi romanda bu görüş kendine nasıl yer buluyor diye bakarsak farklı kategorilerde uygulamalar görürüz.
A) Eksiklik Gidermeye Çalışan İnsanlar
Bu görüşe göre kötü insan yoktur. Daha çok hayat koşulları, aile yapıları ve kötü çocukluk geçirmiş kişiler vardır ve bunlar eksiklik hissettikleri bir yanlarını kapatmak/gizlemek veya eksikliklerini gidermek için toplumdan intikam alır gibi hareket ederek düzeni bozarlar. Marvel Comics’in Wrecking Crew ekibi tam da buna uygun bir örnektir. İnşaat işçilerinden oluşan dört kişilik grubun üyeleri sadece soygun ve para peşinde olan kabadayılardır. Parayı bulup durmayı veya düzenli bir hayatı hayal etmekten çok zorbalığı ve verdiği keyfi kovalamayı tercih ederler.
Bununla birlikte bu kategoride yer alan kişiler çok çıkarcı ve uyumsuzdurlar. Bir araya geldiklerinde bile oluşan topluluğun kurallarına uymayı ret eder kendi aralarında didişerek veya birbirlerini kandırarak alt etmeye çabalarlar. Haliyle grup hep dağılır. Yani Avengers veya Justice League of America gibi gruplarda toplaşan kahramanlar nasıl her defasında zafer kazanıyorlarsa, hayata bakışlarından dolayı The Injustice Society veya The Masters of Evil gibi gruplar hep dağılmaya mahkumdurlar.
B) Açgözlüler
Bu kişiler ellerindeki imkanları ve yeteneklerini ve hatta dehalarını kullanarak yine birtakım zalimlikler peşinde koştururlar. Ama bu koşturma kısırdır. Sınırlıdır ve sadece geçici bir süre zarar vermeye yöneliktir. Üstteki gruptan farklı olarak bu kişiler aslında son derece iyi eğitimli veya sosyal olarak varlıklıdırlar. Ama bu onları tatmin etmez. Hep daha fazlasını isterler.
Spider-Man’in baş düşmanı Doctor Octopus ve türevleri tam da bu kategoride yer alırlar. Adamlar dehadır, muhteşem işler üretirler ama bunu kişisel çıkarlar için kullanırken toplumu hiçe sayarlar. Kamu yararını önemsemeyen bu kişiler düzeni bozdukları için kötüdürler. Zararları da çoğunlukla “mala”dır ve öldürmek en son başvurdukları yöntemdir. Daha doğrusu comicslerde öyleyken fumettilerde biraz daha sertleşebilirler. Martin Mystere’nin baş düşmanı Sergei Orloff buna örnek gösterilebilir.
C) Deliler, Sosyopatlar, Manyaklar
Evet, bir de böyle bir grup kötü var çizgi roman dünyasında. Bunlar gerek çocukluklarından gerekse hayatlarının bir dönemindeki bir travmadan sonra akıl melekelerini kaybeden kişilerdir. Çoğunlukla hesapsız kitapsız verirler zararlarını. Bu nedenden ötürü de cezai ehliyetleri yoktur ve çoğunlukla da iyileştirilmeleri için akıl hastanesine yatırılırlar.
Batman’in neredeyse tüm düşmanları işte bu kategoride yer almaktadırlar. Hatta bir bakıma aslında kendisi de… Düşmanlarından örnek verecek olursak Bane’i ele alabiliriz. Bir muz cumhuriyetinde babasının yerine hapis yatması için anne karnında hapse atılan karakter bebekliğini ve çocukluğunu hapiste geçirir. Haliyle de gerçek dünyadan bihaber olduğundan Batman’e saldırarak çarpık bir ideolojiyi hayata geçirmeye çalışır. Sonra Firefly adlı bir düşmanı vardır Batman’in. Ateş yakma hastası olduğundan Gotham şehrini hep ateşe vermeye çalışır. Ratcatcher adlı karakter o kadar dışlanmış hissiyle dolmuştur ki kendine dost olarak fareleri seçmiş onlarla suç işlemeye yönelmiştir. Ve daha birçoğu… Arkham Asylum da dönüp dolaşıp hemen her kötü karakterin tedaviye gönderildiği mekan olacağından efsaneleşir tabii mecburen.
D) Fanatikler
Gerek dini, gerek ideolojik, gerekse terör bağlantılı suç işleyen kişilerin yer aldığı kategoridir bu. Bu kişiler kendi inançlarını herkesin inançlarının önüne koyarak diğerlerinin özgür yaşam hakkını ellerinden almaya çalışan kişilerdir. Hemen her çizgi romanda ortaya çıkabilirler. Bu kategorideki kişiler Büyülü Rüzgar’da elinde inciliyle gezen cani ruhlu bir sapkın, Batman’de Ra’s Al Ghul gibi bir terörist başı veya Hydra adlı Nazi artığı çok uluslu terör şebekesi şeklinde ortaya çıkabilir.
E) Evil Incarnate
Bu kategorideki kişiler kötülüğün beden bulmuş halleridir. Ara ara insafa gelip kahramanlarla iş birliği yapıp evreni kurtarsalar da asıl dertleri sadece ve sadece hayatta kalmaktır. Olay bittiğinde tekrar eski hallerine döner ve dünyayı ve hatta evreni yönetmek, ezmek, tanrı olmak için uğraş verirler. Ruhları kirlidir ve “iyi” olmak gibi bir emelleri asla yoktur.
İlkçağlardan bu yana yaşayan Vandal Savage, tanrı olmak için uğraşan Doctor Doom, ölüme aşık Thanos ve Hellingen gibi karakterler en bilinenleridir.
F) Kafası Gidip Gelenler
Belki de Şeytana uyan tek grup budur. Bu kategorideki kişiler bir iyi olurlar bir kötü. Bir insanın mutlak kötü veya iyi olamayacağını kabul edersek kurgusal karakterler arasında insanın doğasına en yakın kategori budur bence. Ama tabii toplumun düzenini düşündüğümüzde yaptıkları şeyler hiç de öyle affedilesi şeyler olmayabilir. Bu nedenle bu “kötü”ler kategorisindekiler kimi zaman okurlar için kahraman olabilmektedirler ancak. Bu gruba ben nedense aklı karışık ve fazlaca saf veya salak tipleri de eklemek istiyorum. Bir türlü nerede duracağını bilmeyenler dünyasının harika temsilcisidirler çünkü.
Batman’le sevgili olup soygunlara karışan Catwoman bence en iyi örnektir. Veya DC Comics’in en güçlü karakterlerinden Black Adam’in bir gün iyi bir gün diktatör bakış açısı göz ardı edilmeyecek gibidir. Sonra Thor’un baş düşmanlarından olup sık sık işbirliği yapan Absorbing Man’le Marvel Comics’in bir ara Avengers grubuna katılmış olan eski soyguncu karakteri Sandman de bu kategoride sayılabilir.